"Birine en çok iki kez git. Sonra bir kez gelmesini bekle, gelmiyorsa bir daha da gitme."
Bu, eskilerin hayata dair muhteşem bir öğretisi…
Biz tam 65 yıldır AB'nin kapısına gidiyoruz.
Hem de ellerimiz dolu dolu.
Şu maddeleri "hallettik" diyerek.
Neden?
'Bizi AB üyeliğine alsınlar, bu ekonomik örgütlenmenin bir parçası olalım' diye!
Bu yarım asırdan fazla dönemi düşününce
Necip Fazıl'ın özlem ve beklenti teması ile şekillenen 'Beklenen' şiiri geliyor aklıma…
"Ne hasta bekler sabahı…
Ne taze ölüyü mezar…
Benim seni beklediğim kadar."
Üstelik Avrupa Birliği, Türkiye'nin terör örgütü PKK ya da Suriye uzantısı YPG'ye yönelik operasyonlarına karşı çıkarken,
AB kurumları ve üye ülkeler de terör örgütüne hoşgörü göstermeye devam ediyor.
Bu anlamsız ısrar ve tek taraflı fedakârlık nasıl oluyorsa
toplumumuzun bir kesimin canını sıkmıyor, sinirlerini hoplatmıyor!
Çünkü beklemeye alıştık.
Fakat muradına erememiş dervişin hikayesine döndü bu iş.
Bu gündemde
Türkiye'nin BRICS'e üye olmak için başvuru yaptığı öne sürüldü.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik de konuyu yalanlamadı.
Sürecin devam ettiğini anlattı.
Hemen sonrasında ise Kremlin, Erdoğan'ın Rusya'da yapılacak BRICS Zirvesi'ne katılmayı kabul ettiğini duyurdu
Bir gün sonra ise eski büyükelçi CHP Milletvekili Namık Tan
Ankara'nın BRICS'e üyelik başvurusu yapmasını çılgınlık ve intihar olarak değerlendirdi.
Bir anlamda "AB kapısında bir 65 yıl daha beklemeliyiz" mesajı verdi.
CHP'li isimlerin en büyük endişesi, Batı'dan uzak kalmak.
Oysaki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın böyle bir niyeti asla olmadı.
Göreve geldiği günden beri bu söylemini değiştirmedi.
"Ne Batı için Doğu'ya sırtımızı döneriz ne Doğu için Batı'yı ihmal ederiz" mesajını defalarca yineledi.
Bu konudaki samimiyetini ise Ukrayna-Rusya savaşında da gördük.
Ne Ukrayna'yı destekleyen Batı'ya
Ne de Rusya'yı destekleyen Doğu'ya sırtımızı dayadık.
Dengeli ve tarafsız durarak, tahıl krizi gibi küresel krizleri çözdük.
Yani Türkiye'nin tarafsız çizgisi değişmedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan günler öncesinden yeni dönemin şifrelerini verdi.
Hem Doğu hem de Batı ile çalışmaya, birlikte büyümeye hazırız mesajını şu cümlelerle duyurdu.
-"Türkiye Doğu ile Batı ile ilişkilerini eş zamanlı geliştirirse etkin bir ülke olabilir. Bunun dışında her yol Türkiye'yi denklem dışına atar."
-" Türkiye yönünü sadece Batı'ya dönerek menzil-i maksuduna varamaz."
-"Türkiye Doğu ve Batı ile ilişkilerini eşzamanlı geliştirirse güçlü, müreffeh, itibarlı ve etkin bir ülke olabilir."
-"Biz birilerinin iddia ettiği gibi AB ile Şangay İşbirliği Teşkilatı arasında bir tercih yapmak mecburiyetinde değiliz."
Peki BRICS nedir?
Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın oluşturduğu ve Batının
küresel finans sistemi üzerindeki hakimiyetine karşı durmayı amaçlayan BRICS, G20'ye alternatif olarak da gösteriliyor.
BRICS, ocak ayında Suudi Arabistan, Mısır, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap Emirliklerini de tam üye olarak bünyesine katmıştı.
BRICS ülkeleri, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 45'ini ve dünya gayri safi yurt içi hasılasının büyük bir bölümünü temsil ediyor.
Ekonomilerin toplam büyüklüğü ise yaklaşık 30 trilyon dolar.
Güzel para öyle değil mi?
BRICS ülkeleri, 2014'te Yeni Kalkınma Bankası'nı (New Development Bank – NDB) kurdular.
Bankanın amacı, gelişmekte olan ülkelerdeki altyapı ve sürdürülebilir kalkınma projelerini finanse etmek.
Öte yandan BRICS ülkeleri, dünyadaki ham petrolün yüzde 45'ini üretiyor.
Türkiye; coğrafi konumu, stratejik önemi ve gelişmekte olan bir ekonomi olduğu göz önüne alındığında BRICS ülkeleriyle ortak özelliklere sahip.
Türkiye'nin bu örgütlenmeye katılması, ekonomik ve politik açıdan birçok fırsat sunacak.
Üstelik BRICS' Batı'daki örgütlere kıyasla katı ve kuralcı da değil.
Türkiye'nin üyeliği önümüzdeki ay düzenlenecek zirvede görüşülecek.
Ülkemiz BRICS'e üye olursa
Necip Fazıl'ın 'Beklenen' şiirinin ikinci dizesini AB'ye ithafen okuyabiliriz.
"Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?"
Allah'a emanet ol.