-Bunların hepsini öldürmek lazım! Dedi genç,
adamın okuduğu gazete manşetini işaret ederek.
Adam sadece dudaklarını yaydı. Gencin suratına bile bakmadan
"Ermeni çetelerin 519 bin Müslüman Türk'ü katlettiği gibi mi yani?" dedi.
Genç tekrar konuştu.
-Bunlara su bile vermeyeceksin su!
Adam
-Kerbela'da Hz. Hüseyin'e vermedikleri gibi mi?
-Yaşlısı çocuğu neyse kurtulmamız lazım! Deyince
adam gencin yüzüne gözlüğün biraz üstünden bakarak
-Srebrenitsa'daki soykırım gibi mi mesela?
Ya da Myanmarlı askerlerin Arakanlı Müslümanların
çocuklarını dahi öldürdüğü gibi mi?
Ya da mesela Uygur Türklerine yapılanlar gibi bir şeyler mi yapılmalı?
Otobüs durağında ayakta bekleyen genç öfkeli,
Oturarak gazete okuyan 40'lı yaşlardaki adam sakindi.
Adamın elindeki gazetede manşet,
Kayseri'de başlayıp Suriye'de etkisini gösteren olaylar vardı.
Kayseri'de bir Suriyeli başka bir Suriyeli çocuğu taciz etmiş. Ortalık ayağa kalkmıştı.
Polis yalnızca 9 dakikada bölgeye varıp kişiyi gözaltına almıştı.
Ancak öfke bitmemiş.
Son bulmamıştı.
Otobüsün bir türlü gelmemesi duraktakileri geriyordu.
Genç tekrar konuştu.
Gözlerinden nefret, yüzünde iyilik namına hiçbir his okunmuyordu.
Aslında iyi birine benziyordu ancak zehirlendiği açıktı.
Yine asalım keselim muhabbeti yapınca
adam sordu.
-Sen Türk müsün?
-Türk oğlu Türk'üm
- Hadi oradan! Senden Türk falan olmaz!
"Bak güzel kardeşim Türkler savaşçı olarak bilindiği kadar merhametiyle de bilinen bir millet.
Sende merhamet namına bir şey yok.
Senden olsa olsa maşa olur." dedi ve konuşmasını sürdürdü.
Kayseri'de yaşananlardan haberin var mı senin?
Yaşlı kadınların evi yakıldı, taşlandı, minicik çocuklar sabaha kadar tir tir titredi.
"Türkler bizi yakacak mı diye?" annesine sorular sordu çocuklar.
Bu utancı bize sizin gibi düşünenler yaşattı, binlerce yıllık tarihimizde yüzlerce savaşa girdik.
Hiçbirinde ne bir yaşlı ne bir çocuk ne bir sivili hedef aldık.
Türk olsan bilirdin, bilmiyorsan git tarihini araştır.
Adam konuşmasını sürdürdü
Bak kardeşim!
"Şu an dünyanın nefret ettiği İsraillilere dahi kucak açtık biz, araştır bakalım.
Osmanlı'dan çok önce Türk beylikleri döneminde dahi Avrupa bu adamları kovduğunda kimler
yardım etmiş. bak bir!"
İkilinin beklediği otobüs geldi. Onlar tartışarak da olsa binip gitti.
Bizimki hala yolda
Bekleyişimiz baya uzun sürdü.
Kara tren hikâyesi gibi belki gelir belki gelmez...
Duraktaki iki kişi gidenlerin tartışmasını bir mirasmışçasına sahiplendi.
Yaşananlar fitne dedi zayıfça olan.
Arkadaşına duyduğu bir sözü anlattı.
"Hakiki bir Müslüman Samimi bir Mümin hiçbir zaman anarşiye
ve bozgunculuğa taraftar olmaz" diye bir söz işitmiştim dedi.
"Fitne çıkarmak, adam öldürmekten daha kötüdür."
Bakara suresinde de böyle bir ayet varmış dedi diğeri.
Ne mübarek adamlar diye iç geçirdim.
Sahi ne olmuştu Kayseri'de öyle...
Tam da Suriyelilerin dönüşü için önemli görüşmelere şahit olacağımız bir dönemde!
Şam ve Ankara'dan gelen açıklamalar söylüyor bunu ben söylemiyorum.
Suriyelileri ülkemize misafir olarak kabul ettik.
Ancak hangimiz evimizde uzunca bir süre ağırladığımız misafirle kötü ayrılmak ister ki?
Bunca yıllık iyilik, vefaya değil de düşmanlığa dönüşürse ne anladım o iyilikten!
Dünya kaynıyor, çatışma alanları genişliyor.
Tam da bu dönemde biraz uyanık olmak da fayda var.
Kayseri'de yaşanan olaylarda bölgede 855 kişi gözaltına alındı.
468'inin 50 farklı suçtan adli kaydı olduğu ortaya çıktı.
Yani ortalığı yakıp yıkanlar adi suçlardan kayıtları olan isimler.
Şimdi soruyorum bu adamların peşine takılanlara,
ne farkınız var onlardan?
Size öncülük edecek,
akıl verecek kişiler bu hırsızlar, tecavüzcüler, katiller mi?
kimin peşine takıldığınıza iyi bakın!
Hak ve hakikatin, huzur ve barışın, adalet ve iyiliğin,
merhamet ve muhabbetin hâkim olduğu erdemli ve
güvenilir bir toplumu bu adamlarla mi inşa edeceksiniz?
Mültecilere karşı önyargı ve düşmanlığı artıranlar kimler peki?
Medya ve sosyal medya platformları,
mülteci karşıtı ve ırkçı söylemleri yayma konusunda kritik bir etkiye sahip.
Bilinçli olarak yayılan yanlış bilgiler ve kışkırtıcı içerikler,
toplumda korku ve öfke yaratıyor.
Özellikle Zafer partisi gibi yapılar, mülteciler konusunu siyasi amaçlarla kullanıyor
ve bu durumu halk arasında korku ve öfke yaratmak için istismar ediyor.
bu toplumun bilinçaltını olumsuz etkiliyor.
Provokasyonların en tehlikeli yanı ise
bireylerin ön yargılarını pekiştirmesi ve toplumsal çatışmaları artırması.
Sokrates'in dediği gibi
"Sorgulanmamış hayat yaşanmaya değmez!"
Gördüğümüz duyduğumuz her şeyi sorgulayacak her şeye hemen inanmayacağız.
Yaşanan kışkırtma sürecinde krizi ustaca yöneten ismi anmadan olmaz.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya tüm ülkeyi etkisi altına alabilecek her olayda
hızlı ve etkili kararlar alabilen, durumu iyi analiz eden
ve stratejik düşünebilen bir lider olmayı başarıyor.
Halkı ve diğer devlet organlarını doğru ve şeffaf bir şekilde bilgilendirirken
güven verici ve sakinleştirici bir üslup ile kameralar karşısına geçiyor,
Krizle ilgili alanlarda bilgi sahibi olduğunu gösteriyor.
"Bu iş benim işim merak etmeyin" mesajını veriyor
Ülkenin birçok bölgesinde devlete hizmet etmesi, bölge halkını tanıması da
buna olanak sağlıyor.
Empati yaparak bölge halkına sesleniyor.
Ülkemiz çeşitli sınamalardan geçti, geçiyor.
Birbirimize güvenmeli, kendimize yakışmayan işlere yanaşmamalı.
Bu arada benim otobüs nihayet geldi.
Allah'a emanet olun.