Kumar-Tavşantepe imamı ve rakı vaadi
Küllükte 12 sigara izmariti vardı.
Bir tanesi can çekişircesine sönmeye yüz tutmuştu.
Cılız bir duman, odadaki ağır havayı yararak tavana ulaşmaya çabalıyordu.
Sandalyenin ucunda, yorgun bir beden oturuyordu.
Sanki yılların yükü omuzlarına çökmüş gibiydi.
Masanın köşesinden başını yavaşça kaldırdı.
Nefes almak bile zulüm gibiydi artık.
Masasının üzeri leş gibi pislik içindeydi.
Koluyla üstün körü temizledi ama sadece üstündekini süpürebilmişti; masanın altındaki o
görünmeyen kaos gibi hayatındaki karmaşayı da böyle basitçe süpüremeyecekti.
Sonra beyaz bir kâğıt çıkardı.
Uzun uzun baktı ona, sanki kâğıtla arasında söylenmemiş bir sır vardı.
Siyah kaplı kalemi aldı eline ama yazamadı. Mürekkep kurumuştu.
"Tükenmişim" diye düşündü.
Bir bakış attı kâğıda; umutsuzluk dolu yenilgiyi kabul eden acı bir bakış...
Odada bir anlık sessizlik oldu.
Gözü, odanın diğer köşesindeki camın önünde duran kaleme kaydı.
Kalkacak hâli yoktu ama kalktı. "Sona yaklaştığını bilmek insana son bir güç verir," diye düşündü içinden.
Yavaş adımlarla kalemi aldı, tekrar kâğıdın başına oturdu.
Ama ne yazacaktı? Düşünceler beyninde uçuşuyor, hiçbiri tutunamıyordu.
"Nasıl anlatılırdı ki" dedi kendi kendine.
Fazla düşünmedi, yazmaya başladı.
"Sevgili ailem ve arkadaşlarım," diye yazdı titreyen elleriyle.
İlk cümleden sonra içini bir ürperti kapladı.
Sanki kâğıda dökülen her kelimeyle biraz daha gerçeğe yaklaşıyordu.
"Bu benim son seslenişim, aslında çığlığım" diye düşündü, ama bunu yazamadı.
Kalem o kadar ağırlaştı ki elinde yazmak istediklerini bile kâğıda geçiremedi.
İçindeki boşluğu dinliyordu aylardır.
Borcu çoktu.
Kumarın-bahisin zehrine kapıldığını ailesi bilmiyordu.
Borçları büyüdükçe hayattaki anlamı da aynı hızla kayboluyordu.
Her kazandığında yaşadığı coşku, kaybettiğinde içine düşen derin boşlukla yer değiştiriyordu.
O an anladı ki kumar ona sahte bir umut sunmuş ama her defasında biraz daha çökertmişti.
"Kumar" diye devam etti Serkan, "beni aldattı. O tatlı hayaller, parlak ışıklar bana kazandığımı, güçlü olduğumu
ve her şeyi geri alabileceğimi fısıldadı.
Ama gerçek çok daha acıydı. Bir enkaza dönüşmüştü.
"Artık ne bir çıkış yolu, ne de bir umut kaldı."
Kumar, onu adeta karanlık bir uçuruma sürüklemişti.
"Yalancı dünya," diye düşündü.
"Bana hayal satarken, aslında ruhumu çalıyormuş."
Son bir cümle daha ekledi: "Her şeyin düzeleceğine dair inancım kalmadı."
Serkan, mektubunu dikkatlice katlayıp masanın üzerine koydu.
Bir an durdu, derin bir nefes aldı.
"İnsan, en çok kaçtığı kaderine koşar," dedi içinden.
Babasının silahını aldı.
O an, hayatındaki bütün ağırlıklar bir anda kalkmış gibi hissetti ve tetiği çekti.
Serkan'ın trajedisi aslında büyük bir toplumsal yarayı gözler önüne seriyor.
O ve onun gibilerinin sığındığı duygu durumunu Serkan karakteri üzerinden naçizane anlatmaya çalıştım.
Türk gençliğinin başı büyük bir dertte.
Kumar bağımlılığı, özellikle son yıllarda inanılmaz seviyelere ulaştı.
Bu durum fazlasıyla canımı sıkıyor.
Kumar bataklığına saplanan insan sayısı artık azımsanamayacak kadar fazla.
Serkan bu batakta kaybolanlardan sadece biri.
Ya on binlercesi ne halde?
Bakanlıklar ve aileler bu duruma kayıtsız kalmamalı.
Aksi takdirde, bu karanlık girdap daha fazla genci içine çekecek.
Bu durumla mücadele terörle mücadele kadar önemli hale geldi.
Sosyal medyada kumarla mücadele sayfasına gelen birkaç itiraf, işin vahametini gözler önüne seriyor:
- "Askerim, 70 bin maaş alıyorum, 2 milyon 300 bin kumar borcum var."
- "Tefeciye gitmek zorundayım," diyen de var. Esnaf,
memur, öğretmen... Her meslek grubundan insan bu batağa düşmüş durumda.
Kumar, yalnızca bireyi değil, onun çevresini ve toplumu da yıkıma sürükler.
Çünkü borç batağında boğulan bir birey, aynı zamanda ailesinin, dostlarının ve geleceğinin de yükünü taşıyor.
Bu soruna toplumca çözüm bulmalıyız.
Hem haram kime hayır getirmişti ki…
İFTİRAYA UĞRAYAN TAVŞANTEPE İMAMI
Tavşantepe Mahallesi'nde, Narin Güran cinayetiyle ilgili olarak gözaltına alınanlar arasında
olan ve ifadesinden sonra serbest bırakılan köy imamı, iftiralarla karşı karşıya kaldı.
İmamın telefonunda grup seks videoları olduğu öne sürüldü ve
bu asılsız iddia, sosyal medyada binlerce paylaşım ve milyonlarca görüntülenme alarak hızla yayıldı.
Polis-Adliye haberlerinde uzman Gazeteci Emrullah Erdinç'in açıklamaları durumu netleştirdi:
"Soruşturmayı polis değil, jandarma yürütüyor.
Jandarma kaynakları,
'Hiçbir soruşturmada suç konusu değilse özel hayata ilişkin soru sorulmaz,
imam ile ilgili de böyle bir sorgu olmadı' dedi."
Bu açıklama, iddiaların asılsız olduğunu ortaya çıkardı.
Ancak bir iftiranın toplumda ne kadar hızlı yayıldığını bir kez daha gösterdi.
Yaşananlar medya okuryazarlığının önemini hatırlattı.
Çabuk gaza gelip, çabuk vebal altına giriyoruz.
Bu kadar kolay olmamalı bu işler.
Hz. Peygamber'in şu sözü, durumun ne kadar hassas olduğunu ortaya koyuyor:
"Kişinin her duyduğunu söylemesi, ona günah olarak yeter."
Bunu, sosyal medyanın bugünkü dünyasında şöyle yorumlayabiliriz:
"Kişinin her duyduğunu-gördüğüğnü paylaşması da ona günah olarak yeter."
CHP GENEL BAŞKANI VE RAKI MESELESİ
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, arkadaşlarıyla bir kutlama yaparken gizlice çekilen
ve içkili bir mekânda paylaşılan görüntülere tepki göstermişti. "Merak ediyorsa, bir duble rakı da içtim.
Ben içki içtiğimi gizlemem, içki içene de içmeyene de saygı duyarım," demişti.
Bu sözlerle, özel hayata müdahale edilmesine tepkisini dile getirmişti.
Her ne kadar bu konuda haklı olsa da rakı konusunu sürekli gündeme getirmesi eleştirilere yol açtı.
Özel, dün de "CHP iktidara gelince, 1 litre rakı 140 TL olacak" dedi ve bu söz toplumda geniş yankı buldu.
KONDA araştırmalarına göre Türkiye'de içki kullanmayanların %77 olduğu bir toplumda,
bu söylem geniş kitlelerce olumsuz karşılanabilir.
İmamoğlu ve Mansur Bey bu acemiliği yapar mıydı bilemiyorum!
Siyasetçiler, toplumsal hassasiyetlere dikkat etmek zorundalar.
CHP Genel Başkanı konuşmalarında toplumun geneline hitap etme zorunluluğunu bir kenara bırakmış gibi görünüyor.
Allah'a emanet olun.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Kumar-Tavşantepe imamı ve rakı vaadi (18.09.2024)
- Rusya Ukrayna cephesine Türk Barış Gücü (14.09.2024)
- Mit’ten İran’ın gölge oyununa '40 KM' yanıtı (08.09.2024)
- CHP’nin BRICS endişesi ve AB (05.09.2024)
- Dilruba’nın hakareti CHP’ye ne kazandıracak? (01.09.2024)
- SMS ile siyaseti nenem de yapar (31.08.2024)
- Yusuf Dikeç’in annesinden utanmalı mıyız? (25.08.2024)
- Nezaketten küfre: Sokakların dili değişti (24.08.2024)
- Erdoğan’ın yazdığı BM reçetesi hayata geçiyor (17.08.2024)
- Numan Kurtulmuş ve Filistin (16.08.2024)