Sadece bir gün önce Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı konuk ederek küresel güçlere "Filistinliler yalnız değildir" diye itiraz eden Gazi Meclis'in hakaretlerin savrulduğu, yumrukların sallandığı bir mekâna dönüştürülmesi gerçekten acı verici. Belki de asıl amaç, Meclis'in bu itiraz eden rolüne gölge düşürmekti.
Tamam, kürsüye müdahale eden Alpay Özalan kınamayı, tepkiyi hak etti ama orada olan sadece bundan ibaret mi? Şu konuşana bakın, bir kere kürsüye gelişi bile organize. DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan KılıçKoçyiğit'in konuşması gerekirken, sırasını provokatörlüğü tescillenmiş AhmetŞık'a vermesinde bir hesap yok mu?
Var ki kürsüye gelir gelmez, şaşırtmıyor, kendisine yakışan kışkırtıcı dille demediğini bırakmıyor, ağır hakaretlerine devam ediyor: "Sizde hiç utanmayok. Haysiyetiniz yok. Bu ülkeninen büyük terör örgütü bu sıralardaoturanlardır."
İster sokakta ister bir televizyon programında tartıştığınız kişinin yüzünüze karşı "Haysiyetiniz yok" demesine sözle de karşılık verseniz sonu kavgayla biter. Önce bu seviyesizliğe dur demek gerekiyor.
TİP Milletvekili Ahmet Şık'ta zaten böyle bir seviye olmadığı biliniyor. Daha vahimi, adam şiddete methiyeler düzen, meşrulaştırmaya çalışan bir marjinal. Hatırlayın, Savcı Mehmet SelimKiraz'ın kafasına silah dayayan ve katleden teröristleri Cumhuriyet Gazetesi'nde, "Bu eylem mecbur bırakıldığımızyöntem" diyerek makulleştirmeye çalıştı.
Meclis'teki fiziki müdahaleye elbette karşı çıkmak, kınamak gerekiyor. Ama oradaki sözlü şiddeti hiç görmeyen, olay üzerinden "Meclis'e kan bulaştı" diye yaygara koparanların, hayatı kan gölüne çeviren terör karşısında susmalarına ne diyeceğiz? Dikkat edin Meclis kürsüsüne gelip Gezi ve Kobani vandalizmine sahip çıkanların hiçbiri bir kere olsun, Diyarbakır'ın Dürümlü Köyü'nü 15ton bombayla havaya uçuran, onlarca köylüyü paramparça eden PKK terörünü ya da Ankara Kuğulu Park'ta katledilen sivil insanları hatırlamadı, hatırlamaz da.
Daha vahimi, bu siyasi körlük CHP'lilere, İyi Partililere, hatta CHP'nin Saraçhane Bülbülleri'ne de bulaşmış ki hepsi bir anda Meclis'teki gerilime sarıldı. Bu da öyle basit bir sarılma değil, muhalefetin bilinçli tercihi. Çünkü Meclis'teki gerilime muhalefet bir fırsat olarak bakıyor. Doğrusu böyle kaotik bir siyasi zemin ne AK Parti'nin ne de Cumhur İttifakı'nın işine gelir. Onlar için şu aşamada siyasetin normalleşmesi daha elzem. Bu yüzden hatırlayın, Özgür Özel'in normalleşme talebine en çok muhalefet saldırdı. Kılıçdaroğlu'ndan fondaş gazetecilere kadar Özel'e saldırmayan kalmadı. Çünkü bütün muhalefet partilerinin içi kaynıyor, hizipler kavgasından geçilmiyor.
CHP'yi görüyorsunuz; 4'e, 5'e bölünmüş durumda. Kemalciler,Ekremciler, Özelciler, Mansurcular birbirine düşmüş durumda. Kavganın bir ayağında da fondaş gazeteciler var. İyi Parti'nin hâli pürmelali ise ortada. Parti ayakta kalacak mı kalmayacak mı belli değil. DEM Parti'nin içi de pek farklı değil. Kandil korkusu olması çoktan paramparça olurdu. En ilginci de Meclis'i kışkırtıcı çıkışıyla sabote eden "solcu" Ahmet Şık'ın partisi. Topu topu 4-5 kişiler ama hepsi de ayrı telden çalıyor. Ayrılmalar, kavgalar başlamış bile. Sol çocukluk hastalığından kurtulamayanlar umudu kaos ve kargaşada arıyor.
Gördüğünüz gibi muhalefetin topyekûn Meclis'teki kavgaya sarılmalarının bir arka planı var. En azından bir süreliğine de olsa iç kavgalar ertelenmiş olacak.
Bu yüzden hiçbiri siyasetin normalleşmesini istemiyor. Baksanıza günlerdir CHP yandaşı televizyonlar dâhil bütün kanallarda CHP içi kavgalar, İyi Parti ve YRP'den istifalar ya da muhalefetin hâli pürmelali konuşuluyor. İktidarla kavganın üzerine atlamalarının nedeni de bir süre bile olsa nefes alabilmeleri. Ama makul siyaset üretmedikleri sürece bu nefes de onlara yetmez.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.