Siyasette dengeleri değiştirecek, biraz da "normalleştirecek" yeni bir sürecin eşiğindeyiz. Önce 50 yıllık teröre son nokta koymayı hedefleyen "terörsüz Türkiye" projesi ezberleri bozdu, sonra CHP siyasetini "para" ve yine terörle ilişki üzerinden yönlendirdiği iddia edilen başında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun olduğu "organize bir yapıya" yönelik operasyon geldi ve siyasette taşlar yerinden oynadı.
Aslında CHP'li siyasi aktörlere yönelik ikinci operasyon siyasette taşları yerinden oynatsa da şaşırtıcı değildi ve bekleniyordu. Geriye dönüp bakın, "ahmak davası"ndan yolsuzluk dosyalarına, diploma skandalından "şaibeli kurultay" suçlamalarına CHP ve İBB eksenli iddialar aylardır, hatta yıllardır tartışılıyor ve yazılıyordu. Sadece İmamoğlu'nun sır küpü olan Fatih Keleş, Tuncay Yılmaz ve Ertan Yıldız isimleriyle İstanbul Planlama Ajansı'nı bu köşede defalarca yazdım. Hatta "basın özgürlüğü"ne sahip çıkan İmamoğlu da bu yazılar nedeniyle hakkımda dava açmış ve kaybetmişti.
ÖRGÜTLÜ BİR YAPI
Karanlık ilişkiler, iddialar ve olaylar bunlardan ibaret değildi.
CHP'nin son kurultayının İstanbul Büyükşehir Belediyesi kaynaklarıyla nasıl şaibeli hale getirildiğini bizzat CHP'liler anlatıp durdu.
Bir önceki CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kurultayda nasıl "hançerlendiği"ni kendisi dile getirdi. Dahası belediyeden maaş alan medya mensupları olduğunu da açıkladı. CHP'nin eski Gençlik Kolları Başkanı Erkan Çakır da delege pazarı kurulduğunu ifşa etmişti.
Daha önce Sabah'ın yazdığı diploma skandalını da son olarak Ulusalcı Veryansın TV'den Erdem Atay gündeme taşıdı. Ortada herkesi rahatsız eden bir katakulli vardı.
"Turpun büyüğü" denilen PKK baronlarının gözetiminde DEM Parti ile "kent uzlaşısı" ise pervasızca göz göre göre yapıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da iddiasını medyada yer alan bu verilere dayandırdı ama sadece o bilgilerle yetinmedi. MASAK rapor hazırladı, vergi uzmanları inceledi, dahası bu kirli ilişkilerin içinde yer alan tanıklar anlattı ve ortaya "ihaleye fesat karıştırma", "nitelikli dolandırıcılık", "kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirme", "rüşvet" ve "irtikap" suçlarını örgütlü bir şekilde işledikleri tespit edilen bir yapı çıktı.
'AYMAZLIK VE YÜZSÜZLÜK'
Peki bütün bu olup bitenleri CHP'li siyasi aktörler görmedi mi ya da bilmiyorlar mıydı?
Her şey onların gözü önünde ve onlar yaşarken oldu. Bildikleri halde de hepsi sustu. Hakkını teslim edelim, sadece rahmetli Deniz Baykal'ın kızı Aslı Baykal cesurca konuştu. Sadece o, "Kral çıplak" dedi ve önce diploma skandalıyla ilgili şaşkınlık yaşayan CHP'lilerin yüzüne çarpan şu gerçeği seslendirdi:
"YÖK'ün tanımadığı bir üniversiteden YÖK'ün tanıdığı bir üniversiteye yatay geçiş yapmayı doğal saymak aymazlıktır, yüzsüzlüktür."
Sonra da dün yapılan operasyonla ilgili şu tespitleri yaptı:
'TEMİZ ELLER OPERASYONU'
"İmamoğlu'nun CHP üzerindeki etkinliği düşünülünce bu etki nereden kaynaklanıyor ne ile besleniyor diye düşünmemek mümkün değil. Çok gereksiz, tek kişilik, apar topar bir önseçim yapılma sebebi bu gözaltıların olacağını bilmek ve vatandaşı adalet ile karşı karşıya getirmek idi.
Bu soruşturmalar ülkenin zararına değil çok yararına ve temiz siyaset için büyük adımlar.
Bize düşen Türk adaletine güvenmek ve soruşturmaların sonucunu beklemek. CHP'ye düşen güzel bir takvim belirleyip tertemiz bir kurultay yapmak, Atatürk'e gerçekten bağlı bir kadro ile yoluna devam etmek."
Sizce de bu olup bitenler ön kesme mi yoksa "siyasette" temiz eller operasyonu mu?