Kader ve kazaya inanmak iman esaslarındandır. Ancak insanlar kaderi bahane ederek kendilerini sorumluluktan kurtaramazlar.
Bir insan "Allah böyle yazmış, alın yazım buymuş, ben ne yapayım?" diyerek günah işleyemeyeceği gibi, günah işledikten sonra da kaderi mazeret olarak ileri sürüp kendisini suçsuz sayamaz.
Çünkü hiçbir kimse kaderini okuyarak hareket etmez.
Burada kul günaha yönelmekte;
Allah da bunu yaratmaktadır.
Her şeyin yaratıcısının Allah olması, bizim sorumluluktan kaçarak kötü ve yanlış işleri Allah'a havale etmemize yol açmamalıdır. Bu, kaderi istismar etmek olur. Ayrıca Allah, her şeyi birtakım sebeplere bağlamıştır. İnsan bu sebepleri yerine getirirse Allah da o sebeplerin sonucunu yaratacaktır.
Bu da ilahî bir kanundur ve bir kaderdir.
Sonuç olarak insanların, "Ben ne yapayım, kaderim böyle" demesi doğru değildir. İnsan Allah'ın sorumluluk yüklediği alanda özgür bırakıldığı için inancından ve yapıp ettiklerinden hesaba çekilecektir.
Hz. Peygamber (s.a.s.) ’in mucizelerinden örnekler nelerdir?
İslam âlimleri Hz. Peygamber (s.a.s.)'in ortaya koyduğu mucizeleri, manevi, hissi ve haberî olmak üzere üç şekilde sınıflandırmıştır.
Manevi mucizeye en büyük örnek Kur'an'dır. Çünkü Kur'an her çağdaki akıl sahibi insana hitap eden, başkalarının benzerini meydana getirmekten aciz kaldıkları büyük ve ebedî bir mucizedir. Hissî mucizelere, yemeğine konulan zehirden haberdar olması; haberî mucizeler için de Mekke'nin fethi gibi birçok önemli olayla ilgili yaptığı açıklamaları örnek olarak gösterilebilir.
O (sayılı günler), doğruyu eğriden ayırma, gidilecek yolu bulma konusunda açıklamalar ve insanlara rehber olarak Kur'an'ın indirildiği ramazan ayıdır. Artık içinizden kim bu aya yetişirse onu oruçlu geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, başka günlerden sayısınca tutar. Allah sizin için kolaylık istiyor, güçlük çekmenizi istemiyor. Sayıyı tamamlamanız, size doğru yolu göstermesinden ötürü Allah'ı tazimle anmanız için ve şükredesiniz diye (uygun hükümler gönderiyor).