Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle başlayan tek kutuplu dünya düzeni, artık yerini daha çok kutuplu bir yapıya bırakıyor. Tek kutuplu dünyada, uluslararası politika büyük ölçüde ABD ve müttefiklerinin çıkarları doğrultusunda yönlendiriliyordu.
Ancak, son yıllarda ekonomik ve politik güçlerin küresel olarak yeniden dağılmasıyla bu düzen değişmeye başladı. Pandemi, teknolojik ilerlemeler, dijitalleşme ve yapay zeka alanlarındaki gelişmeler ekonomik dengeleri değiştirdiği gibi uluslararası siyaseti de yeniden dizayn etmeye başladı.
Özellikle Rusya-Ukrayna savaşı, küresel enerji piyasalarını ve güvenlik politikalarının yeniden gözden geçirilmesine neden oldu. Bu arada, Hindistan ve Çin gibi ülkelerin yükselişi, küresel güç dengelerinde dikkat çekici bir değişime yol açtı. Çin'in ekonomik büyümesi ve teknolojik gelişimindeki hızı, onu küresel bir süper güç adayı olarak konumlandırırken, Hindistan da demografik avantajını ve ekonomik potansiyelini kullanarak dünya sahnesindeki rolünü güçlendirmeye başladı.
Dengelerin değişmeye başlamasıyla birlikte Amerika Birleşik Devletleri'nin olaylara müdahale gücü de pek kalmadı. Rusya- Ukrayna savaşı ve İsrail'in Gazze'deki soykırımının durdurulmaması bunun en net örnekleri oldu. Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Dünya 5'ten büyüktür" ifadesi de aslında, uluslararası sistemin daha adil ve temsili bir yapıya kavuşmasının gerekliliğini vurguluyordu.
Bu çok kutuplu dünya düzeninin oluşumu, uluslararası ilişkilerde yeni stratejilerin ve ittifakların oluşumuna zemin hazırlamaktadır. Eski dünya düzenindeki sabit bloklar yerini daha esnek ve dinamik ilişkilere bırakmaktadır. Bu yeni yapı, küresel sorunlara karşı daha çeşitli ve kapsayıcı çözüm yollarının ortaya çıkmasına olanak tanıyabilir.
PEKİ BU YENİ DÜNYA DÜZENİNDE TÜRKİYE'NİN KONUMU NE OLACAK?
Türkiye, stratejik konumu ve giderek artan diplomatik etkinliği ile dikkat çekiyor. Doğu ile Batı arasında bir köprü olma özelliğine sahip olması, hem NATO üyesi hem de Rusya ve Çin gibi yükselen güçlerle ilişkileri sürdüren bir ülke olarak Türkiye, bu yeni dönemde dengeleri şekillendirecek önemli bir aktör olarak öne çıkıyor.
Türkiye'nin dış politikası, son yıllarda giderek daha aktif ve çok yönlü bir yönde ilerliyor. Libya'daki rolü, Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları üzerine yaşanan rekabet ve Karabağ Zaferi gibi birçok bölgesel konuda Türkiye'nin rolü artmış durumda. Ayrıca, Türkiye'nin insani yardım ve aracılık çabaları da uluslararası alanda takdir topluyor.
Bu dönemde Türkiye'nin karşı karşıya olduğu zorluklardan biri, bu çok kutuplu dünyada dengeli bir dış politika izlemek. Batı ile ilişkilerini korurken, Rusya, Çin ve diğer yükselen güçlerle de iş birliğini geliştirmek gerekiyor.
Zira Türkiye'nin bu yeni ve çok kutuplu dünya düzeninde üstleneceği rol, sadece bölgesel değil, aynı zamanda küresel öneme sahip. Türkiye, stratejik konumu, diplomatik becerileri ve bölgesel politikalarıyla, dünya sahnesindeki dengeleri etkileyebilecek bir güç olarak yükselmeye devam edecek.