İsrail'in 7 Ekim'de Gazze'de başlattığı soykırımın ardından askeri olarak adını en çok konuştuğumuz ülke İran.
Sadece kendi topraklarında kendi askeriyle de değil, Lübnan, Suriye, Irak, Yemen'de vekilleri aracılığıyla da hep saldırı pozisyonunda.
Bir de ülke içerisinde yaşananlar var tabi.
Ekonomik problemler, su petrol ve Mahsa Amini'nin ölümüyle başlayan protestolar İran'ı adeta dışardan müdahaleye açık hale getirdi.
Bu kolay olmazdı elbette.
Bahsettiğimiz ülke iran.
Tüm yaşananlar kime ne kazandırdı, kime ne kaybettirdi bilinmez.
Ama bu saldırılardan kısa bir süre sonra gelen kaza haberi tüm gündemi değiştirdi.
Helikopter kazasında ölen İran'ın cumhurbaşkanı hatta Hamaney'den sonra dini lider de olması beklenen isim, İbrahim Reisi'ydi.
Reisi ve ölümü, dünyada olduğu kadar İran'da konuşulmadı.
Hemen seçim kararı alındı.
Yapılan 2 turlu seçimle İran'ın yeni cumhurbaşkanı belli oldu.
Reformist Mesud Pezeşkiyan
İran'daki bu seçim, sessiz ve sancısız bir süreç gibi göründü.
Ama aslında daha derin dengeler vardı arkasında.
Tüm dünyanın bildiği bir gerçek var ki İran'da esas lider dini liderlik makamı.
Siyasetin zaten bir alanı var.
Yasalara göre de devletinin başıdır dini lider.
Ülkede yargı, yasama, yürütme, asker tüm kuvvetler konseyler ona bağlı.
Anayasayı Koruyucular Konseyi de onlar biri.
Altı üyesi bizzat dini lider Hamaney tarafından atanan, din adamları ve hukukçulardan oluşan 12 üyeli konsey, meclis kararlarının anayasaya uyup uymadığını tespit etmekle görevli.
İşte İran'da cumhurbaşkanlığına aday olacak isimleri onaylayan makamda orası.
Sık sık adayların onaylanmamasıyla gündeme geliyor malum.
Eski cumhurbaşkanı Ahmedinecad adını en sık duyduklarımızdan.
Üstelik konsey veto kararlarına ilişkin nedenlerini yasa gereği açıklamıyor da.
İşte o konsey, reformist kimliği ile tanınan Pezeşkiyan'ın da, 2021'de yaptığı adaylık başvurusunu reddetmişti.
Peki nasıl oldu da şimdi kabul edildi?
Ve cumhurbaşkanı seçtirildi?
Uzmanların görüşüne göre yaşanan olaylar eşiğinde halkın en azından nabzına göre şerbet verdi devlet aklı.
Çünkü artık yasama organından meclisten seçimden ümidini kesmiş bir halk vardı.
Taleplerinin isteklerinin Hamaney var olduğu müddetçe(ki ardılı Reisi olması muhtemeldi) gerçekleşmeyeceği inancı oluşmuştu.
İşte bunun içinde bir REFORMİST'e izin verildi.
Halka "Al sana cumhurbaşkanı" dedi.
Ama buna rağmen seçimlere katılım oranlarına bakıldığında, ülkede bir meşruiyet krizi riski doğduğu ortada.
Bugün dünyada nükleer gücü ve Ortadoğu'daki vekilleriyle güçlü bir profil çizmeye çalışan İran Devrimşi, aslında ülke içerisinde etkisini yitiriyor ve büyük sıkıntılarla baş ediyor.
"Devrime güven azalıyor" veya "Devrimin tahtı sallanıyor" yorumları had safhada.
****
Ama her şeye rağmen Devlet aklı dediğimiz kavram İran'da oldukça kuvvetli.
Binlerce yıllık bir birikim.
Haliyle yine bunu konuşturdu.
Nasıl mı?
Bakalım.
Yeni cumhurbaşkanının Türk kökenli olması ise en çok konuşulan konu oldu seçim sürecinde.
35 milyona yakın Türkün yaşadığı ülkede bunun bir rastlantı olarak görülmemesi gerek.
Türkler şu ana kadar İran devrimi için bir risk oluşturmadı.
Son yıllarda yaşanan protestolarda da aktif olarak katılım sağlamadı.
Ama Karabağ Savaşı'nda ve sonrasında (Zengezur Koridoru) İran'ın Ermenistan tarafında yer alması fay hatlarını sarstı.
Ve bir anda bir anda bu videolarla sempati arttırıldı Pezeşkiyan'a.
Ve ona onay veren göreve getiren devrim makamına.
Bu başta Türkiye ve Türk devletleri olmak üzere komşu ülke ilişkileri içinde önemli bir adımdı.
Pezeşikyan'ın seçtirilmesi ile böylece hem Türklerin kalbi onarıldı hem de olası bir karışıklıkta Türklerin rejimin yanında durması garanti altına alındı.
Yani tam bir toplum mühendisliği çalışması.
Peki Pezeşkiyan'ı nasıl bir süreç bekliyor?
Seçim sonuçlarına bakıldığında rakibiyle arasında az bir oy farkı söz konusu.
Bu da ülke içinde siyasetin sert geçeceğini gösteriyor.
Çünkü İslam devrimi Direniş Cephesi mecliste de güçlü.
Ve tabi bir de Devrim Muhafızları var.
Reformist cumhurbaşkanının asker ile ilişkisi hem iç hem de dış politikada şüphesiz ki oldukça kritik.
Pezeşikyan'ın da gözü ABD seçimlerinde olacak.
Çünkü nükleer müzakere sürecinde yeniden masaya dönülmesi üzerindeki baskıyı azaltacaktır.
Ama ABD'nin İsrail'in güvenlik kaygılarını masaya koyması muhtemel.
Haliyle yaptırımları azaltmak için nasıl bir süreç izleyecek Pezeşkiyan bilinmiyor.
3 bin senelik bir devlet bakiyesi var İran'ın.
Koskoca Pers imparatorluğu kökleri var.
2 milyon kilometrekareye yakın bir coğrafya.
90 milyon civarı nüfus.
Petrolde dünyanın 3. büyük rezervine sahip. Doğalgazda da 3.
Ama nükleer ısrarı nedeniyle üzerindeki ambargolar oyun alanını kısıtlıyor.
Nükleer güçten ödün vermek istemiyor ama ambargoları kaldırmak istiyor.
Peki ABD ve Batı bunu ne kadar istiyor?
İşte rejim değişene kadar buna da kimse ihtimal vermiyor.