7 Ekim'den bu yana İsrail'in Gazze'de aralıksız giriştiği katliamlar ve yıkımlar karşısında biz ne yapabiliriz sorusuna verilecek cevaplar arandı?
Elimize silah alıp savaşamazdık!
Bunun için görevli uluslararası kuruluşlardan bu adımı bekledik.
O da olmadı.
Sokaklara çıktık, haykırırdık!
Kulaklar kapatıldı.
Medyadan, sosyal medyadan yayalım dedik!
Gözler kapatıldı!
Sonunda bunlar neyden anlar diye düşündük!
Ve geçmişi çok eskiye dayanan en etkili silaha başvurduk.
Para.
Bunların dini de imanı da para değil miydi zaten?
(Ki Donald Trump'ın son açıklaması da Gazze planı da bunu gösterdi zaten)

Ve bunların canını en çok acıtacak şeyin paraları olduğu konusunda hemfikir kaldık.
Ve boykot dedik!
Soykırıma destek veren firmalar listelendi.
Bir baktık ki meğer ödün vermeden giyindiğimiz kıyafet markaları, kozmetik ürünleri, çocuklarımızın aburcubur olarak nitelendirdiği yiyecekler, atıştırmalıklar meğer hepsi bu katliamı destek veren firmalara aitmiş.
Boykot listeleri oluşturuldu, kampanyalar düzenlendi, bireysel eylemler yapıldı, STK'lar var gücüyle çalıştı.
Tepkilere aldırış etmeden!
"Ne alakası var canım. Bana ne!" diyenleri zaten bir kenara bıraktık.
Ama "Benim kahvemden ne olur ki?!" diyenlere laf anlatmaya çalıştık.
Kısmen kazandık onları.
Öyle ya da böyle boykotu yaydık.
Peki işe yaradı mı?
Evet, yaramış!
İLKE Vakfı'na bağlı İslam İktisadi Araştırma Merkezi önemli bir rapor hazırlamış, İsrail tarafından öldürülen on binlerce masum çocuğa ithafen…
Altını çizdiklerim şöyle.
Raporda öncelikle boykotun bir tüketim tercihi olmasının yanında bu işin ahlaki ve stratejik boyutlarına da yer verilmiş.
Ve olayın artık bir noktadan sonra bireysellikten çıkıp devletlerin yürüttüğü mücadelelere de tamamlayıcı bir nitelik taşıdığının altı çizilmiş.
Bu bağlamda:
Ülkemizde olan boykota tabi tutulan 31 şirketin 21'inin finansal verileri analiz edilerek bunların 18'inin piyasa değerinde ortalama %33 oranında bir düşüş yaşandığı tespit edilmiş.
Yani borsada bulunan bu 18 hisse senedinin piyasa değerleri ilgili dönemde üçte bir oranında değer kaybetmiş…
Kazanmadığı gibi haliyle yatırımcısına da kazandırmamış…
Öz sermaye kârlılığı açısından 21 şirketin 19'u ciddi seviyede zarar açıklamış ve tüm bu durumla karşı karşıya kalınca da söz konusu o firmalar pazarlama harcamalarını artırarak bir şekilde krizi yönetmeye çalışmış..
Yine ilginç bir başka rakam.
Türkiye'de boykota katılım %30'ların üzerinde..
Ama oran üniversite mezunların da %40'lara ulaşmakta.
Ayrıca
7 Ekim'den bu yana İsrail'de kapanan şirket sayısı 46.000'e ulaşarak yıllık ortalama kapanan şirket sayısını aştı.
Dünyaca ünlü teknoloji şirketi Intel, İsrail'de 25 milyar dolarlık fabrika inşaatını, Samsung firmasının inovasyon bölümü Samsung Next ise İsrail'deki faaliyetlerini durdurduğunu açıkladı.
****
Peki uzman araştırmacılara göre boykot nasıl daha büyük etki oluşturabilir?
Öncelikle bireylerin ve kurumların tutarlı bir yaklaşım benimsemesi gerekiyor.
Yine şirketler üzerindeki baskıyı artırmak için sürdürülebilir ve organize boykotlar düzenlenmesi şart.
Bir diğer önemli başlıksa aslında bizim Yerli Üreticimizin üzerine düşen bir görev: Alternatif ürün ve hizmetlerin geliştirilmesi gerekiyor.

Bugün sadece %30'un desteğiyle böylesi rakamlar ortaya çıkabiliyorsa Bu halkayı daha da genişlettiğimizde düşünün ki neler olur.
Kazanımları elbet büyük çapta olacaktır.
Ama her şeyden önce inancı ne olursa olsun bu bizim için "Onurlu bir duruş" olur.
Raporun tamamına ulaşmak isteyenler için: https://ilke.org.tr/finansal-toplumsal-ve-fikhi-boyutlariyla-boykot