Sosyal medya 13 yaş altı çocuklara kısıtlanacak mı?
Bu soru uzun süredir kamuoyunun gündeminde.
Sosyal medya maalesef çocuklarımızın en rahat istismar edilebildiği bir alan haline dönüştü.
ABD'de bazı eyaletlerde 13 yaş altı çocuklara sosyal medya yasaklandı.
Avustralya'da ise 16 yaş altı çocuklara bazı erişimlerin sınırlandırılması için çalışma yürütülüyor.
Türkiye'de Hükümet de bu konuyla ilgili bir çalışmanın içinde.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, daha önce yaptığı bir konuşmada
"Sosyal medya her şeyi ile kutsanacak bir özgürlük alanı değildir" ifadeleri ile konuya dikkat çekmişti.
Son olarak, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş da "Sosyal medya platformları ve dijital oyun üreticilerinin kullanıcının çocuk olduğunu tespit etmesi için yaş doğrulama sistemi kurmalarını öngörüyoruz. Yani "Dijital kimlik" uygulamasını hedefliyoruz" ifadeleri ile aslında konuyla ilgili çalışmaların hızlanacağının sinyallerini vermişti.
Bugünkü yazımızda olayın psikolojik tarafını ele almak istiyorum.
Bu sebeple psikolog Elif Zahide Gök Hanımefendiyle bir röportaj gerçekleştirdik.

Sosyal medya, 13 yaş altındaki çocukların psikolojik gelişimini nasıl etkiliyor?
Sosyal medya, çocukların kendilerini ve çevrelerini nasıl gördüklerini, kimliklerini nasıl oluşturduklarını doğrudan etkiler.
13 yaş altındaki çocuklar, hala kimliklerini şekillendiriyorlar.
Bu dönemde, çevrimiçi aldıkları beğeniler ve yorumlar onların kendilerini nasıl gördüklerini ve değer algılarını etkileyebilir.
Ancak bu etkileşimler gerçek dünyada kurdukları ilişkilerle her zaman örtüşmez.
Çocuklar, sanal dünyadaki "onayları" gerçek dünyada da aramaya başlayabilirler.
Bu sürekli bir onay arayışı bazen onların kendilerini gerçek dünyada güvensiz hissetmelerine yol açabilir.
Aynı zamanda, sosyal medyada gördükleri diğer insanların hayatları çok idealize edilebilir.
Bu da onların kendi hayatlarını yetersiz ve eksik görmelerine neden olabilir.

Sosyal medya kullanımının çocuklarda özgüven ve benlik saygısı üzerinde olumlu ya da olumsuz etkileri olabilir mi?
Evet, sosyal medya özgüven üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkiler bırakabilir.
Olumlu yönden bakıldığında, çocuklar sosyal medya sayesinde yeteneklerini gösterebilir,
hobilerini paylaşabilir ve başkalarından takdir alabilirler.
Bu, özgüvenlerini artırabilir. Ancak olumsuz yönü, sürekli karşılaştırmalar yapmalarına ve başkalarının "ideal" yaşamlarıyla kendi yaşamlarını kıyaslamalarına neden olabilir.
Sosyal medya, dış görünüş, popülerlik ya da maddi başarı gibi yüzeysel değerlere odaklanabilir.
Bu da çocukların kendi benlik saygılarını sarsabilir.
Sosyal medyada herkesin en güzel, en mutlu halini paylaşması, çocukların "gerçek hayattaki benliklerini" değersiz hissetmelerine yol açabilir.
Çocuklar sosyal medyada akran zorbalığına daha fazla mı maruz kalıyor, bu durum, çocukların ruh sağlığını nasıl etkiliyor?
Evet, maalesef sosyal medya ortamında zorbalık daha yaygın hale geliyor.
Anonimlik, zorbalara kendilerini daha cesur ve güçlü hissettirebiliyor, bu da çocukları çevrimiçi zorbalığa daha açık hale getiriyor. Okulda yaşanan fiziksel zorbalıkla kıyaslandığında, çevrimiçi zorbalık bazen çok daha etkili olabilir çünkü sosyal medyada zorbalık, her an erişilebilir ve izlenebilir. Bu tür deneyimler, çocukların yalnızlık, kaygı, depresyon gibi ruhsal sorunlarla mücadele etmelerine neden olabilir.
Çocuklar, kendilerini dışlanmış ve değersiz hissedebilirler. Zorbalık, aynı zamanda çocukların özgüvenlerini de ciddi şekilde zedeliyor.
Sosyal medya kısıtlaması çocuklarda toplumsal bağ ve arkadaşlık ilişkileri üzerinde nasıl bir etki bırakır?
Sosyal medya, günümüzde çocuklar için çok önemli bir iletişim ve arkadaşlık aracı. Çocuklar sosyal medyada sadece arkadaşlarıyla iletişim kurmakla kalmıyor, aynı zamanda dünya genelinde yeni insanlarla tanışma fırsatı da buluyorlar. Sosyal medya kısıtlaması, bu dijital arkadaşlıkları koparabilir ve çocukların kendilerini dışlanmış hissetmelerine yol açabilir. Bu, çocukların arkadaşlarıyla olan ilişkilerini de zayıflatabilir. Ancak, sosyal medya kısıtlamasının doğru şekilde yönetilmesi, çocukları yüz yüze sosyal etkileşimlere teşvik etmek için fırsatlar oluşturabilir. Eğer kısıtlamaya rağmen, gerçek dünyada güçlü sosyal bağlar kurmak için bir alan oluşturulursa, bu yalnızlık hissi engellenebilir.
Çocukların sosyal medya kullanımına getirilen sınırlamalar, onların dijital okuryazarlıklarını olumsuz yönde etkiler mi?
Sosyal medya kullanımını sınırlamak, aslında çocukların dijital okuryazarlığını olumsuz etkilemez. Aksine, bilinçli bir dijital deneyim kazanmalarını sağlar. Eğer çocukların sosyal medya kullanımı sınırlanıyorsa, bu sınırlamaların sebebini onlara net bir şekilde açıklamak önemlidir.
Dijital okuryazarlık, yalnızca sosyal medya kullanmak değil, internetin güvenli bir şekilde nasıl kullanılacağını ve potansiyel tehlikelerden nasıl korunacağını anlamakla ilgilidir.
Sınırlamalar, tehlikeli içeriklerden korunmak ve daha güvenli bir dijital deneyim yaşamak için faydalı olabilir.
Sosyal medya kısıtlamasının, çocuklarda yalnızlık hissi, dışlanmışlık ve sosyal izolasyon gibi duygusal sorunlara yol açma riski var mı?
Sosyal medya kısıtlaması, özellikle çocuklar için bir dışlanmışlık hissi oluşturabilir.
Çocuklar, sosyal medyayı arkadaşlarıyla bağlantıda kalmak için bir araç olarak kullanıyorlar.
Sosyal medyanın yasaklanması, onları diğerlerinden farklı ve dışlanmış hissettirebilir.
Yalnızlık hissi, kaygı, depresyon gibi duygusal sorunları tetikleyebilir. Ancak sosyal medya yerine daha fazla yüz yüze etkileşimleri teşvik etmek, bu olumsuz etkileri hafifletebilir. Çocukların yalnızlık hissetmemesi için alternatif sosyal etkileşimler sunmak çok önemlidir.
Ebeveynler, çocuklarını sosyal medya kullanımına karşı nasıl daha sağlıklı bir şekilde yönlendirebilir?
Ebeveynler, çocuklarına sosyal medya konusunda sadece yasaklar koymaktan daha fazlasını yapabilirler. Açık bir iletişim kurarak, çocuklarına dijital dünyanın risklerini ve fırsatlarını anlamalarına yardımcı olabilirler.
Sosyal medya kullanımını sınırlamak yerine, çocuklara güvenli internet alışkanlıkları kazandırmak, onları daha bilinçli kullanıcılar yapar.
Ebeveynler, çocuklarıyla birlikte dijital dünyayı keşfederek, onlara sağlıklı bir dijital deneyim kazandırabilirler.