Değişim! Söylemesi kolay, uygulaması zor bir başlık. Hele konu AK Parti olunca...
Devasa büyüklükte bir kitle partisinden söz ediyoruz. Hatta eriştiği etkinlik düzeyi ile yer yer hâkim parti sınırlarına kadar genişleyen bir siyasal yapı bu. Kurulduğu günden bugüne atlattığı badireler, kadrolarında yaşanan yol ayrılıkları ve zamanın ruhu da düşünüldüğünde mutlak netice verecek bir reçeteye de sığdırılamaz. Kaldı ki hariçten gazel okunması da doğru değil. 23 yılda ürettiği fikir zenginliği, siyasi tecrübesi ve en büyük gücünü oluşturan liderliği ile hem değişimi hem de dönüşümü aşama aşama gerçekleştirebilecek kudrete de sahip. Yani kişileri aşan, detaylı sistemik analiz gerektiren bir durumla karşı karşıyayız. Belirli isimlere fatura kesilerek yönetilebilecek bir süreçten bahsedemeyiz. Ayrıca eleştiri veya özeleştirinin dozu kaçırıldı mı özgüven yıpranmasına da yol açabilir. Parti yetki kurulları kör ya da sağır olmadıkları gibi dışarıdan bakan bizlerin paylaştığı tespitlerin çok ötesine geçebilecek kabiliyetteler.
İlaveten... AK Parti yönetiminde halen yer alanlar ile görev alması muhtemel adaylara baktığımızda da monoblok bir tabloyla karşılaşmıyoruz. Yıllara sari birikimler ve geliştirilen çevrelerin yanında, devlet okuması ve Türkiye tasavvuru itibariyle birbirini tamamlayabilen parçaları, bunların senkronize çalışmaları zaruretini görüyoruz. Diğer pek çok gerekçeyi ise bu ana başlığın altında toplayabiliyoruz!
Tarihe not düşmek adına birkaç hususa değinecek olursak...
Teşhisin doğruluğu, tedavinin başarısı için ön şart. 31 Mart seçim sonuçlarını sadece güncel ekonomik şartlara, emeklilerin taleplerine, rakip partilere kaptırılan adaylara bağlamak indirgeyici bir yaklaşım olur. Elbette bu faktörler ayrı ayrı ve birlikte seçmen davranışına etki ettiler. Sandığa gitme oranındaki düşüş, geçersiz oylardaki artış zaten bu duruma işaret ediyor. Ancak o unsurların konjonktürel olup olmadığı nihai yol haritasının kaderini belirleyecek kadar önem kazanıyor.
Unutmadan! Yerel seçimdeki çıkışı ile abartılı yorumlara tabi tutulan CHP, daha dün
"parti aleyhine çalışanların belirlenmesini ve siyasi giyotine gönderilmesini" konuşuyordu. CHP'nin kabuğundaki değişimi, özünün değişimi olarak kabul etmek şimdilik yanıltıcı olur. Buna karşın siyasal fırsatçılık arayışı ise hafife alınamaz. CHP kurmayları, kendilerini bile şaşırtan belediye kazanımlarını kesin kazanç hanesine yazmak için yerel seçmene dönük basit ama etkili taktik hamleler geliştiriyor. Örneğin, enflasyonun tek haneye ineceği 2026 yılına kadar geçecek süreyi sosyal belediyecilik faaliyetleri ile değerlendirmeyi, AK Parti'ye özgü projeleri taklit ederek yeni seçmenlerini kalıcı kılmayı hedefliyor. Tabii bu arada arkadaş, eş, dost kayırmacılığı ile iş başı yaptıkları için erkenden tereddüt uyandırıyorlar. Hele bir de ihale dağıtımları başladığında siyasal geçmişindeki ibretlik olaylardan ders almadıklarını bugünden ilan etmenin çelişkisini yaşıyorlar!
Demem o ki...
Cumhurbaşkanlığı seçimi, yerel seçim farkı ve istikrar hassasiyeti hesaba katılmalı.
2018'den bu yana yaşanan şokların etkisi ile kur-faiz-enflasyon kıskacındaki seçmenin yaşadığı yoksunluk titizlikle etüt edilmeli.
Tepkisel olarak CHP'ye veya bir diğer partiye oy veren seçmenlerin bu blokta katılaşıp kalması riski dikkate alınmalı.
AK Parti'nin son çeyrek asırda yepyeni sosyoloji ve devlet idaresi oluşturduğu kabullenilerek yeni şeyler söylemenin yolu bulunmalı.
Ankara yanında, mahalli ölçekli teşkilat bürokrasisi oluştuğu unutulmamalı!
Değerler sisteminde gözlenen erozyonla birlikte bilhassa gençlere ilham kaynağı olabilecek rol modellerin eksikliği giderilmeli.
Nüfusumuzun yaşlanmakta olduğu bilinciyle politikalar geliştirilmeli.
Ekonominin büyüklüğü ile gelir dağılımı arasındaki orantısızlık düzeltilmeli.
Yeni, sivil, demokratik, daha özgürlükçü Anayasa ideali yaşanmalı, yaşatılmalı.