CHP'de siyasi genetiğe işlemiş bir yazılım var. Halk Partisi ile ünsiyet tesis etmek isteyen kimi eski istihbarat veya emniyet görevlileri muhtelif dedikoduları, duyumları, iddiaları bir pakete dönüştürüp genel merkezdeki bir tanıdığa iletiyor. Komplo teorisiyle de harmanlanan bu aktarımlar, "Ciddiye alsan bir dert, almasan bin dert" psikozuna dönüşüyor. Ne zaman güncel bir gelişme yaşansa, CHP'deki derin akıl harekete geçiyor. Malûmatı (!) genel başkana kadar ulaştırıyor. Çoğu kez tetkik etme gereği bile duyulmadan, özellikle parti tabanının konsolide edilmesi için, "Kulağımıza kadar geldi ha!" tarzı çıkışlar yapılıyor.
Örneğin önceki genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun sezonluk ithamları adeta kanıksanmıştı. Bunun bir benzerine CHP Genel Başkanı Özgür Özel de imza attı. Özel, "... Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız hakkında geçmişte olmuş ve soruşturmaya gerek duyulmamış hususlarda 'Eşeleyin, deşeleyin, aman bir şeyler bulun' diye MİT'e talimat verilmiş!" deyiverdi. Haliyle MİT Başkanı İbrahim Kalın, bizzat CHP Genel Başkanını arayıp iddia edilen hususun asla söz konusu olmadığını vurgulamakla kalmadı, "Görev tanımımızda da böyle bir şey yok" bilgisi de verdi.
Diyeceğimiz o ki... Soğuk savaş döneminde değiliz, dijital çağdayız. Ülkemize yönelik tehditler nitelik değiştiriyor ve karşı konulması büyük mücadele gerektiriyor!
MİT ismi geçti mi, bir cazibe yarattığına kuşku yok da teşkilatın siyasetin içine çekilmek istenmesi, toplumdaki güven duygusunun zedelenmesi doğru değil. Kaldı ki afaki söylemlerin, kurumu ilzam eden dışsal söylemlerin hukuki karşılığı olduğu da bir gerçek!
***
ENFLASYON! TAHMİN ARALIĞI MI, TAHAMMÜL ARALIĞI MI?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın açık kredi verdiği, uygulanmakta olan programın en hassas göstergesi "enflasyon!" Bakınız bu program; sıkı para politikasıyla (yüksek faiz tercihiyle) iç talebi frenledi, cari açığı düşürdü, TL'ye duyulan güveni artırdı, kredi notu yükselişlerini sağladı, kur korumalı mevduattan TL mevduata geçişi hızlandırdı, genel manada enflasyonda düşüş trendini başlattı. Yani, "Yetmez ama Evet!" noktasına kadar geldi.
Lâkin... 2024 yılsonu için çok kısa aralıklarla farklı enflasyon tahminleri açıklanması soru işareti olarak algılandı. Daha birkaç hafta önce 2025 bütçe sunumu ve OVP kapsamında bu yıl için yüzde 41.5 enflasyon öngörüsü Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından paylaşılmışken, dün Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan'ın 2024 yılsonu enflasyon tahmininin yüzde 44'e, 2025 enflasyon beklentisinin yüzde 21'e yükseltildiğini söylemesi, üzerinde düşünülecek bir durum yarattı. Başkana göre, enflasyon hedeflemesi 3 ay sarkarak ilerliyor ve ana eğilime itimat edilmesi gerekiyor. Hatta birkaç yıllık dezenflasyon programında bu durumun ciddi bir sapma olmadığını da kabul etmemiz isteniyor. İyi de bu anlatımla tek haneli enflasyona ulaşma vaadi 2027'ye ötelenmiş olmuyor mu?
Amacım, Merkez Bankası'nı eleştirmek değil. Vurgulamak istediğim husus, TCMB'nin en geniş veri seti, en uzman isimler ve en büyük siyasi destekle oluşturduğu "tahmin aralığı ile milletin tahammül aralığı arasındaki makasın açılması riski!" Ayrıca, önümüzdeki yıl için enflasyon tahmini aralığının yüzde 16 ile yüzde 26 arasında olması, yani 10 puanlık marj bırakılması bir hedeflemeden ziyade, durumu garanti altına alma anlayışını yansıtıyor gibi. İşte bu nedenle "hesap verebilirlik" ile "hesabı verebilirlik" arasında fark oluşuyor ve giderek büyüyor.
Nihayet...
"2024 sonu için yüzde 36 enflasyon hedefi iddialı ama iddiasız hedef koyan Merkez Bankası bence oksimorondur!" sözü de orada duruyor. Oksimoron, ekonomik bir kavram olarak sistemik çelişkileri ve karmaşıklığı gösteren anlam da taşıyor. Bu tür fantastik kelimelerin manası ne olursa olsun enflasyonun, baz etkisinin ötesinde ve en az maliyetle düştüğünün ispatı için Merkez'den ekstra gayret bekleniyor.