İç gündemimiz, ihmal edilemeyecek kadar önemli ama bir o kadar kısır tartışmaların gölgesinde maalesef. Türkiye'nin bir tarafı lâf üretirken, diğer tarafı proje üretmekte. Buradaki denge ise enformasyon-dezenformasyon çatışmasından yana. Araştırma, teknoloji geliştirme, gelecekçi yaklaşımla projeksiyon oluşturma kadrolarımız ise sınırlı sayıda. Oysa toplumsal aydınlanmayı da topyekûn kalkınmayı sağlayanlar da onlar. Ekranlarda veya sosyal medyada çok görünen, geniş kitlelerde devamlı anlama bozukluğuna yol açan aynı tiplerin uğultusu elbette fazla çıkıyor. Bu kesim günlük popülaritenin peşinde koşarken, eskimiş okumaları hatta bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olarak ahkâm kesmeleri nedeniyle çoğu kez mühim olduklarını sanıyor. Şehvetine kapıldıkları görünürlükleri bir an için ellerinden alınsa, hemen hiçbiri ne ayakta kalabilecek ne de ilgi görebilecek. Ne ise… Bu ayrı bir bahis… Asıl meramımız, dünyanın nereye gittiği ve bu trendleri oluşturanların amaç ve hedeflerini vakitlice çözebilmek, böylece ülkemizi geleceğe hazırlamak üzerine.
Geçenlerde, bir liderlik zirvesine katıldım. ABD ve Türkiye'de şirketi bulunan uzman bir isim sürekli bir modellemeden bahsediyor, ona göre çıkarımlarda bulunuyor sonra da uyum sağlanması gereken davranış kodlarını bilinçaltına aşılıyordu. O anda soru basitti…
"Bu eğilimleri kimler belirliyor?" Dedi ki…
"Dünyaya yön veren lider şirketlerin akıl-fikir takımları var. Önce onlar iç çalışmalarını yapıyor. Ardından her bir şirketin yetkin isimleri bir araya gelip çağa şekil verecek iş, davranış, hatta düşünme metotlarını kararlaştırıp, birlikte yayıyorlar!"
***
Bu gözlem ve tespitlerin ana nedenine gelince…
ABD seçimlerine çok farklı açılardan yaklaşıldı. Trump'ın kişilik tahlilinden tutun da öngörülemezliğini fırsata çevirme becerisinden bile bahsedildi. Tabii en dikkat çekici konu, seçim kampanyası boyunca Trump'ın yanında duran
Elon Musk'ın gelecek tasarımı idi. ABD'de
"PayPal Mafyası" olarak adlandırılan grubun en etkin üyesi olarak bilinen Musk, teknoloji şirketleri tekeli ile yeni bir dünya tasavvur etmekte. Yani seçimin kazananını, Musk ve eş değer iddia ile yol alan iş insanlarının
"formatlı küresel insan tipololojisinde" bulmak mümkün! Bakınız, bugün Google, her saniye 6,3 milyon aramaya yanıt veriyor ve günlük 9 milyar bilgi arayışına hükmediyor. İnternet trafiğinin büyük bölümü Google üzerinden başlıyor. ABD'deki araştırmalar da gösteriyor ki… İnsanlar, özel algoritma ile belirlenmiş ilk 5 linke bakıyor ve ezici çoğunluk bunun ötesine geçmiyor. Bu durum ön yargıları veya toplumsal bölünmeleri derinleştirebiliyor.
İsterseniz bir başka gelişmeyi daha özetleyelim…
Elon Musk, geçen sene beyne farklı bir
kablolama sistemi ile yeni nesil bir implant
takabileceğini öne sürdü ve
Neuralink isimli
firmasında bu denemenin fareler üzerinden
başladığını açıkladı. Musk, bu sene o beyin
implantını nereden nereye taşıdıklarını anlattı. Amacının insanlığa yardım etmek olduğunu söyledi ve
"Hepimiz bir gün yaşlanacağız ve bu tarz implantlara ihtiyaç duyacağız" dedi. Musk'ın şirketinin ulaştığı noktayı şöyle sadeleştirmek mümkün…
Estetik açıdan sıkıntısız yeni bir cihaz. Megabit düzeyinde veri transferi yapabiliyor. Çekim alanı 5-10 metre kadar. Yani kolunuzdaki akıllı saate, cep telefonunuza veri aktarabiliyor. Mesela, düşünerek telefonunuzu idare etmenizi vadediyor. Cihaz, bir saat içinde genel anesteziye gerekmeksizin robotik cerrahi ile beyne entegre edilebiliyor. Şarjı bir gün gidiyor. Gece yatmadan telefonu şarj eder gibi cihazı kafanızdan çıkarıp kablosuz şarja takabilmeniz mümkün oluyor. Domuzlarda denenen cihazın beyindeki nöronları bir anda harekete geçirdiği ispatlandı. Ve cihaz Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi'nden, çığır açabilecek buluş olarak ön onay aldı.
İşin özü… Tedavi amaçlı bu teknoloji fırsatlar yanında riskler de barındırıyor. Öyle ya! Sosyal medya hesaplarımızı manipüle eden uygulamalar, beynimizi bağlayınca bize ve insanlığa neler yapmaz ki?