Sizler, bu satırları okurken bizler bir grup gazeteci, Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan'ın katılacağı Vilnius'taki (Litvanya) kritik NATO Zirvesi'ni izliyor olacağız.
Zirve, Türk- Amerikan ilişkilerinin yanı sıra, Türkiye ile AB arasındaki tam üyelik sürecinin canlandırılması ve NATO'nun yeni savunma planları açısından kıran kırana müzakerelere sahne oldu. Nitekim Sn. Erdoğan, İstanbul'dan hareketinden önce Avrupa başkentlerinde gündemi sarsan bir çağrıya imza attı:
"Önce gelin Türkiye'nin AB'de önünü açın, biz de İsveç'in önünü açalım!"
ABD Başkanı Biden, Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Alman Şansölyesi Scholz, Birleşik Krallık Başbakanı Sunak, İtalya Başbakanı Meloni, Yunanistan Başbakanı Miçotakis Cumhurbaşkanımızla görüşmesi netleşen liderler.
Ayrıca...
Bugün başlayan zirve öncesinde, NATO Genel Sekreteri J. Stoltenberg'in ricası üzerine Erdoğan, İsveç Başbakanı Kristersson ile iki etaplı oturumda bir araya geldi. Ve o görüşmeden İsveç oldukça net ve ilave bağlayıcı taahhütlerle ayrılmak durumunda kaldı.
***
Zirvenin, Türkiye açısından özellikli yönünü özetleyecek olursak...
Önceki akşam Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Biden arasında gerçekleşen telefon görüşmesi epeyce ipucu verdi. Bu bağlamda
Cumhurbaşkanımızın 3 mesajı çarpıcı idi:
1- NATO üyeliği hedefleyen İsveç, terör örgütü PKK/PYD/YPG yanlılarının serbestçe terörü öven gösteriler yaptığı ülke olarak son dönemde attığı adımlarını boşa çıkardı.
2- Türkiye'nin F-16 talebinin ABD Kongresi tarafından İsveç'in üyeliğiyle ilişkilendirilmesi doğru değil.
3- Türkiye, AB'ye tam üyelik sürecini canlandırmak istemekte. AB'den de bu yönde güçlü liderlik beklemekte.
Peki, günün sonunda ne oldu?
İsveç, ülkesini PKK ve FETÖ'ye teslim etmeyeceğini, Türkiye ile ikili güvenlik mekanizması kuracağını, ticari ve askeri yaptırımlar uygulamayacağını, gümrük birliğinin güncellenmesi ile vize serbestisine destek vereceğini geri dönülemez şekilde garanti etti.
***
BRÜKSEL... VE İKİ FOTOĞRAFIN ANLAMI
Geçtiğimiz hafta Brüksel'deydim. AB nezdindeki Büyükelçimiz Sn. Faruk Kaymakçı'yı da ziyaret ettim. Bu vesileyle size, iki fotoğrafın öyküsünü anlatacağım. Birincisi tarihi, ikincisi ise güncel değeri itibariyle mühim.
Sn. Büyükelçinin makamında gördüğüm o fotoğraf, 1932 yılında Atatürk'ün verdiği mülakattan alıntılanmış bir metin. Cumhuriyetimizin kurucusunun daha 1930'lu yıllarda Avrupa Birliği perspektifi çizmesi çok etkileyici. Ki Avrupa'da o dönem de hakim olan stratejik körlük, kanlı bir savaşa yol açtı ve Birleşik Avrupa fikri, çok ağır bedeller ödenerek bugünlere ulaşabildi.
İkinci fotoğrafa gelince...
Ankara'da, bakan yardımcılığı günlerinden de tanıdığımız Büyükelçi Kaymakçı, AB'ye bürokrat-teknokrat yetiştiren Brugge'deki "Avrupa Koleji'nden" de mezun. Ev sahibi olarak buluşturduğu dönem arkadaşlarının her biri AB kurumlarında karar alıcı konumda. Ama asıl vurgulamak istediğim husus Kaymakçı'nın, her yıl Avrupa Koleji'nde okuyacak adaylar için Türkiye'nin saygın iş insanları ve iş dünyası örgütlerinden karşılıksız burs organize etmesi.
Evet, AB maceramız çok inişli çıkışlı. Ama Cumhurbaşkanımızın, Avrupa başkentlerini hareketlendiren son çıkışından sonra AB masasının her köşesinde gözümüzün kulağımızın olması her bakımdan ülkemizin yararına...