Türkiye ekonomisi ile ilgili açıklanan veriler üzerinde
"tereddüt eksenli" sistematik bir çalışma yürütülüyor. Açıklanan rakamlar
pozitif yönlü ise ya inanmama eğilimi baş gösteriyor ya da küçümseme kampanyası başlatılıyor.
Negatif yönlü göstergelerde ise bu tabloyu abartma veya karamsarlığı artırma faaliyetine hız veriliyor!
Bu hususu not ettikten sonra...
Enflasyon, istihdam
ve büyüme verilerine
dair hesaplama yöntemi
ile istatistiki seriler hakkında
kamuoyu oluşturan
çevrelere yönelik
"özel bir bilgilendirme" yapılmasının
faydalı olacağını
da kayda geçirelim.
Dün açıklanan temmuz-eylül
dönemine ilişkin yüzde 6.7'lik
büyüme performansı dikkate
değer sinyaller içeriyor.
Her şeyden önce...
Türkiye, OECD ülkeleri
arasında, yılın üçüncü çeyreğinde
pozitif büyüme gösteren tek ülke olarak öne çıkıyor.
Çin, OECD üyesi olmadığı için
ayrı kategoride değerlendiriliyor
ama oradaki büyüme de
Türkiye'nin gerisinde kalıyor.
Pek çok ülke neredeyse
sıfıra yakın faiz şartlarına rağmen
ekonomisini büyütemiyor.
Türkiye ise büyüme dinamizmi
bakımından olumlu yönde ayrışıyor.
Büyümenin kaynakları
da tabii ki önem taşıyor. İç talebe
dayalı büyümenin her zaman
ve her şart altında konuşulacak
yönleri vardır. Lakin
bir ekonomide canlılığı sağlayan mekanizmaların işlerliği her
şeyden öte kritiktir. Zira o ülkenin
geleceğe duyduğu güvenin
göstergesidir.
Pandemi şartlarında, hizmetler
sektöründe ortaya çıkan
risklere ve zorlu ortama rağmen
imalat sanayinde ve sabit sermaye
yatırımlarında gözlenen kıpırdanma
da ileriye dönük tedbirlerin
netice vereceğinin
teminatıdır.
Esas olan
büyümenin refah üretmesi ve gelir dağılımını iyileştirmesidir.
Ancak dışsal kaynaklı
belirsizliğin yüksek
olduğu dönemlerde,
büyümede
inişli çıkışlı grafik
yaşanması öngörülebilen
bir durumdur.
Ekonomik küçülme ve büyümenin
art arda gelmesi ve bu
hareketliliğin sıklığı, bireylerin
ve şirketlerin mali güçlerindeki
hissedilir iyileşmeyi zamana
yaymaktadır.
Tam da bu nedenle ekonomi
yönetimi fiyat istikrarını
önceleyen, sürdürülebilir
büyüme modeli için
"piyasahukuk- insan hakları" ortak
paydasında bir dizi reforma
öncülük etmektedir.
Özetle...
Türkiye, cari açığı yönetilebilir
düzeye indirdiği, hatta fazlaya
döndürdüğü, uluslararası
rezervlerini takviye ettiği bir fırsat
penceresini kullanmaya çalışmaktadır.
Hep söylediğimiz gibi dünün doğrularının ürettiği katma değerden faydalanıp yarının şartlarına göre davranmak işin özüdür!