1 Ekim'de, TBMM'nin yeni yasama yılına başlaması ile birlikte yurdun dört bir yanından gelen milletvekilleri, halkın sıcak gündemini de Başkent'e taşıdılar. İyi de yaptılar. Hayatın Ankara'dan görülebilen kısmı ile gerçekleri arasındaki marjı, vatandaşla doğrudan temas kuran milletvekilleri gayet iyi biliyorlar. Pandemi tedbirlerine riayet kadar üretimin devamlılığı, ekonominin canlılığı tabii ki birinci öncelikli konu olmayı sürdürüyor. Hal böyle olduğu içindir ki vergi, sigorta primi başta olmak üzere birikmiş kamu alacaklarının tahsili yine ciddi bir talebe dönüşmüş durumda.
Borç yapılandırmaları veya mali af etkili düzenlemelerin, gerek mükelleflerde gerek idari para cezasına muhatap sade vatandaşlarda düzenli ödeme eğilimini bozduğu öteden beri tartışma başlığıdır. Bir yanda makul sebeplerle ödenemeyen borçlar, diğer yanda tahsili kolaylaştıracak, devletle vatandaşı ortak paydada buluşturacak formüller söz konusudur!
***
Kabul edelim ki her dönemin kendine özgü koşulları, yani "zamanın ruhu" olarak adlandırılabilecek özgün nedenleri var. Küresel çapta artarak devam eden Kovid-19 salgınının, tüm dünyada olduğu gibi bizde de pek çok dengeyi bozduğu, bireylerden firmalara kadar en geniş yelpazede ayakta kalma mücadelesini başlattığı bir gerçek.
Şartlar, kamuya borcu olan kesimlere dikkatli finansal örgü içinde bir şans daha verilmesini gerekli kılıyor. Nitekim AK Parti Grubu'nun bu yönde çalışma başlattığı biliniyor. Dün, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi milletvekillerine değişik öneriler geliyordu. Duayen bankacı Fehmi Gültekin, bu noktadaki önerilerini benimle de paylaştı. Kapsamlı çerçeve içinde katılmadığım hususlar olmakla birlikte, reel sektörün nabzını tutan yönleri ile kritik tespitlerini özetlemek isterim.
Yapılandırmada ödemesiz dönem uzun tutulmalı. Örneğin 12 ay gibi. Neden? Çünkü Maliye, pandemi şoku yaşayan mükelleflerden bir yıl içinde hangi alacağı, ne kadar tahsil edebileceğinin simülasyonunu yapabilir.
Borç miktarlarına göre vade uygulaması ve taksit dönemleri farklılaştırılmalı.
Vergisini vaktinde ödemek yerine bir tür kredi gibi kullanan firmaların bulunduğu da dikkate alınarak üretimini, istihdamını, varsa ihracatını sürdüren, kredibilitesi olan şirketlere vergi, sigorta borcunu ödemede kullanmaları kaydıyla ilave veya yeni kredi limiti açılmalı.
Yapılandırmaya endeksli kredilerde maliyetleri düşürecek vergi ve harç istisnası da düşünülmeli.
Hazine, nakit yönetimi kapsamında detaylı bir programlama yaparak, kamu borcu yapılandırmasına katılan bankalara maliyet yönetimi için kolaylık sağlamalı. Bu kapsamda, tahsil edilen borç taksitleri, bankalarda bir süre vadesiz hesapta tutulabilmeli.
Kredi Garanti Fonu teminatlı kredilerin, hemen eski borçların kapatılması için kullanılması yerine en az yüzde 50'sinin işletme ihtiyaçlarına tahsisi sağlanmalı.
Ve nihayet, iki taksitini ödemediği için yapılandırması bozulan mükelleflere, birikmiş borcunu faiziyle ödemesi şartı ile ilk ve son kez olmak üzere hak verilmeli.