Tarihi olayları yaşıyor, tarihin yeniden yapıldığına tanıklık ediyoruz. Tarihe yön veren dinamiklerin değiştiğini anlamak tabii ki "milli bilinç ve devlet tasavvuru" gerektiriyor. Böylesine büyük dönüşüm anlarında ne rakiplerin gücünü abartacaksınız ne de kendinize aşırı güç vehmedeceksiniz. Sadece, süreçleri doğru okuyacak, görünür kapasitenizin ötesinde netice almanızı sağlayacak milli güç unsurlarını sonuna kadar kullanacaksınız!
Bugün, dünya haritasını masaya serenler, pergelin merkezini Türkiye'nin üzerine yerleştirip, çemberin çevresine veya dairenin içine baktıklarında "stratejik boşluk noktalarını" tespit edebiliyorlar.
Nitekim... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Suriye'den Libya'ya, Doğu Akdeniz'den Dağlık Karabağ'a kadar uzanan yakın coğrafyada aldığı inisiyatifin, Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda, stratejik dengelenme çabası olduğu net biçimde görülüyor.
Ankara'nın, birçokları için ezber bozan ve hatta durdurulması gerektiği savunulan hamlelerinin, iddia edildiği gibi yayılmacı bir tarafı olmadığı, yeni bir asrın yeni aktörleri ve yeni işbirliklerini ortaya çıkaracağı gerçeğinden hareket ettiği çok açık.
Türkiye liderliğinin izlediği pro-aktif politikaların, küresel odaklar ve uluslararası örgütler için gücün ve kaynakların yeniden dağılımını içeren sonuçlar üretmeye çok yakın olduğu da gün gibi aşikâr.
***
Tanımlamaya çalıştığımız, belirsizliklerle dolu yeni dünya düzeni içinde Türkiye, maliyetini göze alarak verdiği kararların sonuna kadar arkasında durmayı biliyor.
Örneğin, Rusya'dan tedarik edilen S- 400 hava ve füze savunma sistemleri... Birilerinin öne sürdüğü, maalesef küçümsediği gibi hangarlara kilitlenmiş, ekonomik ömrünü doldurması beklenen askeri ekipmanlardan söz etmiyoruz. Aksine, Türk askeri, S -400 bataryalarını kullanabilecek yetkinliğe erişti. Bataryaların, mobil sistemler olduğu için test ve tatbikat için sahaya çıkarılmadığını düşünenler kanımca yanılıyorlar. Şimdilik Başkent'in savunması için planlaması yapılan bu bataryalardan birinin ve radar ağının Doğu Akdeniz'i ve aynı anda Ege'yi kapsama alanına almayacağını kim varsayabilir ki?
Türkiye'nin, diplomatik masa kurulmasını teşvik etmesi ve müzakere kanallarını açık tutması, milli menfaatlerini koruma duyarlılığı ile birlikte sürdürüldüğünde manalı ve önemli.
Hatta... Ege'deki adacıklar ve kayalıklara statü kazandırılması aşamasında bu nitelikteki 152 toprak parçasının Türkiye adına tescillenmesi dahi mümkün olabilir. Yani... Karasuları, kıta sahanlığı üzerinden kurt kapanına alınmak istenen Türkiye, her zaman ve her durumda karşı çözümler üretebilir, yenilikçi tezlerle muhataplarını gerçekçi, sürdürülebilir çözüm sınırlarına çekebilir.
Anlaşılan o ki... Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin pazarlık gücünü takviye edecek, Türkiyesiz formül arayanları açığa düşürecek, Türkiye ile yol almak isteyenleri cesaretlendirecek pratik, siyasi ve stratejik realiteyi de gözeten hassas kararların arifesinde...