Koronavirüs salgını ile mücadelede dikkat çeken ülkelerin başında Almanya geliyor. Peki, Almanya Şansölyesi
Merkel'in bu süreçte,
"Önce ekonomi" ile başlayıp
"eğitim ve sağlık" şeklinde devam eden sıralama yaptığı biliniyor mu?
Dün açıklanan veriler, Türk sanayisinin pandemi kaynaklı sorunlara rağmen ciddi büyüme eğiliminde olduğunu teyit etti. Evet, her işin başı sağlık. Ancak virüsle mücadele, hayatın devamlılığı öncelik alınarak sürdürülmeli. Yani, bundan sonra
"maske-mesafe-temizlik" önlemleri ve gerekirse
"yaptırımlarla" birlikte yol alınmalı ama toplumsal dinamizmin hız kesmesine izin verilmemeli.
Kovid salgını demişken...
Milletçe ilginç bir özelliğimiz var. Konu, şahsımızla ilgili olunca aslan kesiliyoruz.Sıra üçüncü kişilere gelince de sonuna kadar atıp tutabiliyoruz. Kuşkusuz ülkeyi yönetenler eleştirilmeli, eleştiriye de açık olmalı. Buraya kadar tamam. Lakin önemli olan kısmı bundan sonra başlıyor.
"Memlekette düzgün siyasetçi, devlet adamı yetişmiyor" diye
hayıflanıyor, biraz yıldızı
parlayanı ise yıpratmak
için elimizden geleni ardımıza
koymuyoruz!
İşte size en canlı örnek,
"sağlık" alanından.
Türkiye'nin pandemiye karşı verdiği mücadele dünya ile eş zamanlı sürüyor. Ve bu çabası,
gelişmiş denilen ülkelere bile gıpta ettirecek düzeyde
seyrediyor.
Tabii ki beklentiler yüksek ve vatandaş
çıtayı en yukarıya yerleştiriyor. Amenna! Buna
karşın duyarsız insanlar yüzünden vakalar her
geçen gün artarken,
Türkiye'nin herhangi bir ilinde hasta yükünün karşılanamadığı bir tablo yaşanmıyor.
Yeni normale geçildikten sonra yabancı
turistlerle birlikte 20 milyonu aşkın insanın
seyahat ettiği bu ortamda Türkiye'nin sağlık altyapısı,
hareketlilikle doğrudan bağlantılı olan
pandeminin riskini göğüsleyebiliyor! Bunda
Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'ın, sağlık
yatırımlarına özel önem veren tercihinin büyük
payı bulunuyor.
AB üyeleri, Kovid vakalarını ağır hasta aşamasında tedaviye alırken Türkiye, 11 bini aşkın temaslı tarama (filyasyon) ekibi ile özgün bir yol izliyor.
"Erken test, erken teşhis, erken tedavi, erken iyileşme" olarak adlandırabileceğimiz yöntemi uyguluyor. Örneğin Avrupa'da bir ülkede Kovid'e yakalanmış olabileceğiniz şüphesi ile hastaneyi aradığınızda,
"Telefonla konuşabildiğinize göre gelmenize gerek yok, solunum sıkıntınız başlayınca tekrar arayın" cevabı alabiliyorsunuz. Oysa Türkiye'de, Kovid-19 pozitif tanısı alındığı anda sağlık ekipleri seferber oluyor. Hemen izolasyon ve tedavi süreci başlıyor. Üstelik HES kodu sayesinde 125 bin civarında riskli kişinin seyahatinin engellendiği bir ülkeden bahsediyoruz.
Hatta şu anda evde izole olan hastaları ayrıca bir doktor ekibi izliyor. 14 günlük karantina süresince en az 4 kez arıyor ve belirtisi ağırlaşmaya başlayanları derhal hastaneye aldırıyor.
Bir başka husus da Kovid-19 hasta sayısı ile ilgili...
Sağlık Bakanlığı, birilerinin iddia ettiği gibi verileri gizliyor olabilir mi?
İşin aslı şu: Kovid'i taşıyan 10 kişiden 8'i belirti göstermiyor veya çok hafif atlatıyor. 1'i hafif-orta düzeyde hastalığı geçiriyor. 1'i de hastanede tedaviye alınıyor. Dünya, belirti göstermeyen 8'le uğraşmazken, Türkiye bu kişileri de bulup izole etmeye, ağır hasta olmamasına çalışıyor. Sağlık Bakanlığı sürekli test-tarama yapıyor, haliyle sayısı artan vakalara rastlanıyor.
Lakin kamuoyuna yanlış bilgi verilmiyor. Mesela Türkiye'de de Avrupa'daki gibi sadece solunum sıkıntısı olanlara test yapılsa, vaka sayısının sınırlı kalacağına şüphe yok!
Özetle...
Sağlık Bakanı
Fahrettin Koca, samimi bir
"teşekkürü hak ediyor." Onun da dediği gibi
"Birbirimizle değil Kovid'le uğraşmalıyız!"
Kovid sürecinde Hazine ve Maliye Bakanı
Berat Albayrak, Milli Eğitim Bakanı
Ziya Selçuk, İçişleri Bakanı
Süleyman Soylu ile ekiplerinin gayretlerini bir kenara not etmek, yergi kadar övgüyü de unutmamak gerekiyor!