Jeopolitik sahada öylesine baş döndürücü gelişmeler yaşanıyor ki...
Ülkeler hamle üstüne hamle yapıyor.
Ve dünyanın binbir çıkarı gelip Türkiye'nin yakın coğrafyasında düğümleniyor.
Hatta...
Bir asır öncesinden kalan hesaplar bile yeniden görülüyor.
İşte size Doğu Akdeniz...
Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'ın
"Yeni bir Sevr'e müsaade etmeyiz" dediği, sadece hak ve hukuk mücadelesi değil,
"İstikbal mücadelesi" olarak da tanımladığı
"Mavi Vatan"da olup bitenler.
Daha üç gün önce...
Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlu'nun, Dominik
Cumhuriyeti'nde görüştüğü ABD'li
mevkidaşı
Mike Pompeo'ya açtığı
Akdeniz haritaları... Pompeo'nun,
"Haklısınız. Ben de biliyorum. Ama lütfen gerginliği azaltın" çağrısı...
***
1970'li yılların Türkiyesi, hak ve menfaatleri için balıkçı teknesinden hallice olan
Hora'yı Ege'ye çıkarırdı.
İmkan ve kabiliyetler sınırlı idi. Sadece bayrak dalgalandırılır, dönülürdü.
Bugünün Türkiyesi...
Akdeniz'e, Karadeniz'e kendi sismik araştırma ve sondaj gemilerini çıkarıyor. Derin denizde hidrokarbon araması yapabiliyor.
Yani...
Sadece donanması ile Ege'de, Akdeniz'de görünmüyor. Eskisinden farklı olarak sivil, ticari gemilerinin faaliyetlerine koruma görevi yerine getiriyor.
"Kimsenin hakkında gözüm yok. Ama kendi hakkımı da yedirmem!" mesajı verebiliyor. Bunun içindir ki Ankara'yı provoke eden ülkeler,
"Türkler, savaş gemileri ile bizi tehdit ediyor" diyemiyor. Dese bile umduğu kadar taraftar bulamıyor.
***
NATO ülkesi Türkiye, NATO müttefiklerinden kaynaklanan ve milli bekasına yönelen problemlerle uğraşmanın çelişkisini de yaşıyor.
Tam da bu nedenle...
Türkiye'nin, ulusal güvenliği için tedarik ettiği alternatif kabiliyetleri belli ölçüde hareketlendirmeyi gündemine alması gerekiyor.
Örneğin
S-400'lerin hangardan çıkarılması, ilk etapta sembolik
mesajı ile başkentin çevresinde devreye
alınması neden düşünülmesin ki? Ayaş ve Elmadağ'da seçilen noktalara bakılınca bunun mümkün olduğu da görülüyor!