Pandemi, İsrail'in Gazze soykırımı, Rusya-Ukrayna savaşı, en gelişmişleri dâhil her ülkeyi derinden etkiledi; hayat pahalılığı, enflasyon ve göç meselesi dünyanın ortak sorunu oldu. Türkiye biraz da yaşadığı küresel kuşatmalar, 11 ili sarsan büyük deprem, terörle mücadele ve iktidarın gelgitleri nedeniyle bunu biraz daha derin yaşadı, yaşıyor. Fahiş fiyatlarla körüklenen hayat pahalılığı can yakarken, yargıya güvensizlik sosyal hayatı derinden etkiliyor.
Bu gerçeğe rağmen Türkiye, benzeri ülkelerle kıyaslandığında üretimi, istihdamı, ihracatı, teknolojik hamleleri ve ulaşım altyapısıyla çok daha iyi bir noktada. Dış politikada da izlediği denge ve çok yönlü siyasetle emperyalist güç merkezlerini rahatsız ediyor. Henüz sokaktaki insana yansımamış olsa da enflasyonla mücadelesi kararlı bir biçimde sürüyor. Piyasalardan olumlu sinyaller geliyor.
Tüm bu işaretlere rağmen ortada garip bir durum var.
Ülkenin muhalefet partileri, siyasi aktörleri, aydınları, yaşanan sıkıntıları görmezden gelip bambaşka karanlık bir Türkiye tablosu çiziyor, sızlanarak "öldük, bittik" siyaseti yapıyor.
Haksız bir biçimde Türkiye'ye dünyanın en geri ülkesi muamelesi yapıyorlar.
Neden acaba? Bunun bir tek nedeni var; toplumsal gerilimi derinleştirmek. Bu kara propaganda nihayet Meclis salonuna kadar indi. Geriye dönüp bakın, içeriden ve dışarıdan birileri 70 yıldır hep aynı kirli siyaseti izliyor. Bugünlerde yine harekete geçtiler. Hatta küresel kartellerin sesi Bloomberg, beklentisini "iç savaş" yaşayacak ülkeler sıralamasının en başına Türkiye'yi koyarak açıkladı.
Şaşırmadık tabii...
Nasıl ki son yıllarda Irak'ı, Suriye'yi, hatta Mısır'ı hallettiler... Şimdi sıra Türkiye ve İran'da. Bu kirli siyaseti de en iyi Türkiye bilir. Son 70 yılı hatırlatmamın nedeni bu.
Gelin tam 47 yıl önceye, 29 Ağustos 1977 yılına gidelim ve rahmetli Attilaİlhan'a kulak verelim. İlhan, CIA ajanı Richard Bissel'in o yıllarda yazdığı bir rapora dikkat çekiyor ve şu tespiti yapıyordu:
"Bissel'in raporunda gördük, 'öğrenci,işçi ve kültür örgütlerine' kancayıtaktılar mı, onu kendi amaçlarıdoğrultusunda iş görmekte serbest bırakıyorlar.DEV-GENÇ sosyalizmi gerçekleştirmekiçin sosyalist üsler kurduğunu,sağcı iktidarı hırpaladığını,'tepeden inmeci' Avcıoğlu/Selçuktakımı bürokrasisinin kilit noktalarındahas adamlarının bulunduğunuve iktidarın çantada keklik olduğunusanıyor. Oysa asıl hesap bunlarınaracılığıyla istenmeyen sağcı iktidarıbunaltmak, ayrıca solcuları örgütlenmiş'idealleri aynı fakat Türk uyruklu'örgütlerle kapıştırıp, esaslı bir 'askerimüdahale' ortamı yaratmak, sonradanne hikmetse çoğu CHP yandaşıolan birtakım generallere 'muhtıra'fırsatı yaratmaktır."
Dün bu işleri yapan CIA bugün boş mu duruyor dersiniz? 15 Temmuz'a kadar denemedikleri saldırı kalmadı. Hâlen de vazgeçmiş değiller. Bugün halkı sokağa çağıranların arkasında aynı kirli elin olmadığını kim söyleyebilir? Yayınlarında "iç savaş"tan söz etmeleri boşuna değil.
Herhâlde CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bu geçmişi unutmuş ki Meclis'i provoke eden, TİP'li Ahmet Şık'ın neye hizmet ettiğinin farkında değil. Tıpkı geçmişte marjinal solun yaptığı gibi.
Belki Attila İlhan'ın 70'li yıllara ilişkin şu notu Özel'e ve CHP'yi yönetenlere bir şeyler hatırlatır: "Siz bu elektrik kısıntılarının,darlıkların, yoklukların, ıvır zıvırınsadece sağcı üçlü koalisyonun inanılmazbeceriksizliğinden doğduğunumu sanıyorsunuz Allah aşkına!Peki, bu adamlar sisteme eyvallahettikleri sürece becerikliydiler deşimdi mi beceriksiz oldular?"
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.