TBMM'deki 2021 yılı bütçe görüşmelerinde muhalefetin uyguladığı strateji, buna karşın AK Parti'nin süreç yönetimi tarzı detaylı analizi gerekli kılıyor.
Bir süredir, muhalefetin kullandığı dile ve kamuoyu yönetimi bakımından ifade ettiği anlama odaklanmış bulunuyorum. Çağımız, ilk söylenenin veya çarpıcı bir iddianın alıcısının yüksek olduğunu gösteriyor. Algı yerleştikten sonra, kitleler yeterince bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olabildiği için muhalefet kanadı görece üstünlük sağlayabiliyor. Tabii ki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilen Ağustos 2018'den bu yana özellikle ekonomi sahasında yaşanan dış kaynaklı ataklar, büyüme performansındaki güçlükler, fiyatlar genel seviyesine ve istihdama ilişkin veriler, muhalefetin rahatlıkla manipüle edebildiği örneklere dönüştürülebiliyor.
İşte bu nedenle...
İletişim stratejisi açısından aynı anda iki husus ön plana çıkıyor...
1- Pandemi riskinin yönetiminde, şimdiye kadar KOBİ'lerin, esnafın, çiftçilerin, işçilerin, dezavantajlı toplum kesimlerinin hayatını kolaylaştırmak adına alınan önlemler ile bundan sonra yapılması planlanan işlerin ısrarlı anlatımı.
2- Muhalefetin iddia, hatta iftiralarına karşı gerçeklerin sürekli ve her platformda paylaşılması...
"Bu yolla ne sağlanacak?" diye sorulursa...
Cevabı çok net:
Kronik muhalif odakların ezberinin bozulması ihtimali zayıf olsa da sade vatandaşın zihnini bulandıran hususların siyasal davranış değişikliğine dönüşmesinin önü alınabilir!
***
Bütçe üzerinden gidecek olursak... İşte size üç örnek...
Doğu ve güneydoğuda kayyumlarca yönetilen belediyeler meselesine bakacak olursak... İçişleri Bakanı Süleyman Soylu önce, 2002 yılında İspanya'da çıkarılan bir yasayla, terörle bağlantısı nedeniyle siyasetten men edilen Batasuna partisini hatırlattı. Sonra, halen kayyumların idare ettiği belediyelerin icraatlarını sıraladı. Evet, değerli olan milli iradenin tecellisidir. Bu iradeyi, terör örgütü lehine devşirenlerin, halkla yüzleşmesini sağlamak ise siyasal iletişimin öncelikli konusudur! Unutmayalım! Batasuna örneğinde somut şiddet olmasa da parti üyelerinin şiddeti öven, destekleyen paylaşımlar yapması bile hukuki yaptırım için yeterli sayılmıştı.
Ulaştırma alanındaki kamu özel işbirliği projelerine gelince... Bakan Adil Karaismailoğlu Meclis'te açık konuştu. Salgın dönemine rağmen Osmangazi Köprüsü'nden temmuz-ekim aylarındaki araç geçiş sayısının devletçe, yapımcı firmalara verilen garanti sayılarının üzerinde olduğunu söyledi. Avrasya Tüneli'nden açılışından bu yana 48 milyon araç geçtiğini ve üç yılda sağlanan faydanın 5.2 milyar lirayı bulduğunu açıkladı. "Marmaray, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Avrasya Tüneli olmasaydı İstanbul trafiği tamamen kilitlenmiş olacaktı!" dedi.
Kovid19 bulaşının tespitinde kullanılan "kit"lerden devam edersek... Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, salgının ilk günlerinde, yani yok zamanda bir kit için 8.75 dolar (bugünkü kurla 68 TL) ödendiğini, yerli kit üretimi ile bu fiyatın ilk etapta 32 liraya düştüğünü aktardı. İlerleyen aylarda yeni ruhsat alan firmalarla birlikte, ihale sonucu fiyatın 9.8 liraya kadar indiğini anlattı. Daha da önemlisi, önceki alımlara ilişkin birim fiyatı da firmadan 9.8 liraya çekmesinin istediğini ve sonuç alındığını ifade etti.
Özetle... Muhalefetin iddialarına karşı, iktidarın tek atımlık barutu yetmez. Bıkmadan usanmadan anlatmak, anlatmak gerek. Bunun için Bakanların, parti ile iletişimini yeniden organize etmek lazım.