Baştan beri üç ekonomik hedefi vardı:
1- Türkiye'nin yabancı tasarruflara bağımlılığını ve cari açığı kalıcı olarak azaltmak.
2- İç ve dış şoklara karşı ekonomiyi dayanıklı hale getirerek finansal güvenliği sağlamak.
3- İhracata ve sanayi ürünlerinde yerlileştirmeye dayalı ekonomik dönüşümü başarmak.
Bu politik tercihler,
"arı kovanına çomak sokmak" anlamına geliyordu.
Ve bunları göze aldı.
***
Eylül 2018'de yola çıktığında, "Dengelenme, Disiplin ve Değişim" çerçevesi çizdi. Zira Türkiye ekonomisi siyasi nedenlerle bizzat ABD Başkanı Trump tarafından hedef alınmış, TL ve kur dengeleri sarsılmıştı.
2019-2021 yıllarını kapsayan revize Yeni Ekonomi Programı'nın temasını, "Değişim Başlıyor" olarak belirledi ve hedeflerini şöyle tanımladı:
Kısa vadede fiyat istikrarının ve finansal istikrarın yeniden tesis edilmesi
Ekonomideki dengelenmenin ikna edici olması
Bütçe disiplininin sağlanması
Orta vadede sürdürülebilir büyüme ve adaletli paylaşıma yönelik ekonomik değişimin gerçekleştirilmesi.
Esasen bu yolda ciddi mesafe de kat etti. Ta ki Aralık 2019'da küresel gündeme giren, Mart 2020'den itibaren Türkiye dahil, dünyayı esir alan pandemi şokuna kadar!
***
Pandemi döneminde ekonomide çarkların dönmesi, toplumun dezavantajlı kesimlerinin fonlanması, KOBİ'lerin ve esnafın desteklenmesi, tedarik zincirinin korunması önceliklerine göre hareket edildi. Bu sayede şok dalgasının yıkıcı etkisi azaltıldı.
2021-2023 dönemi için "Yeni Dengelenme, Yeni Normal, Yeni Ekonomi" mesajı ile yol haritası oluşturuldu. Tablo çok açıktı! İhracat ve turizme dayalı döviz gelirlerinin azaldığı bir süreç yaşanıyordu. Kurdaki ani dalgalanmalara karşı bir tür hava yastığı oluşturmaya, Londra merkezli para spekülatörlerine önlem almaya çalıştı. Hayli sert ve yıpratıcı bir mücadele yaşandı.
Lakin kararlılığından taviz vermedi. Tüm ataklara rağmen piyasa profesyonelleri ile onların anladığı dilden konuşurken, doğrudan halka hitap etmeye, sade vatandaşın ekmeğini bölen oyunları bozmaya ve bu gayretlerini izaha yöneldi.
En büyük handikabı, ekonomideki güncel sorunların yakıcı etkisinde oldu. Yerli ve milli ekonomi iddiasının, orta gelir grupları için ürettiği reçetelerin, hatta en alt gelir gruplarına bedelsiz kaynak aktarımları ile sağlanan ortamın yeni programa yeterince fırsat penceresi açmamasının maliyetini üstlendi.
Kur üzerinden Türkiye ekonomisi her gün zımparalanırken, enflasyon-faiz denklemine dair öncelikler tartışılırken, inandığı hedeflere ulaşmak için öngördüğü zamanı bulamadı. Yine de güven ilişkisine dair siyasi göstergelerdeki değişime dek pes etmedi. Çok örselenmişti. Zirveyi etkileyecek piyasa kaynaklı yıldırımlarda paratoner rolü de üstlenmişti. Tabii her gök gürültüsünde oklar ister istemez ona çevrilirken, yönetsel tercihi ve metodolojisi nedeni ile geniş tabanlı destek bulamadı.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın ekonomiye dair tasarımının, bundan sonra kolay kolay gözden çıkarılacak nitelikte olmadığı söylenebilir. Geleceğe dair hassas denge, piyasaya yüklenecek anlamla ilgili olacak. Piyasa ne her şeyi yönetecek kadar serbest bırakılacak bir yapıdır ne de sistematik biçimde karşı karşıya gelinecek odaktır.
NOT: Cumhuriyet çatısı altında bizlere; demokratik, laik, sosyal hukuk devletini miras bırakan büyük Atatürk'ü, bir kez daha rahmet ve şükranla yad ediyorum.