Son günlerde sıklığı artan mesajların bileşimi, Kovid19 ortamında faaliyet kapasitesi azalan kronik muhalif odakların,
"Nerede kalmıştık?" diye yeniden hareketlenmekte olduklarını; polemik, gerilim, manipülasyon üretmek için hazırda beklediklerini gösteriyor.
Ve böyle bir ortamda AK Parti teşkilatlarında, yer yer genel merkez yönetiminde tuhaf bir
"durgunluk hali" seziliyor. Var oldukları partinin politikalarını, hatta eriştiği toplum katmanlarını hedef alan rakip siyasi organizasyonların beyan ve çalışmaları sanki masum hamlelermiş gibi algılanabiliyor.
İşte böyle durumlarda,
milletin değerlerine ve seçimlerine karşı alenen pozisyon alanlar için ya saatlerce beklenip
tek kelime edilmiyor ya da tepkinin dozu
ayarlanmadan lafın içeriği adeta açık artırmaya
çıkarılıyor.
AK Parti kadroları, tabii ki parti disiplini içinde davranmak durumundalar. Tabii ki liderin çizdiği istikamet üzere olmalılar. Lakin AK Parti'nin kuruluş felsefesinde, tüzüğünde, 18 yıllık yapılageliş tecrübesinde ete kemiğe bürünen ilkeleri bellidir. Çerçeveyi zedeleyen kişi ve olaylar karşısında sergilenecek duruş da nettir. Yani bu tür özellikli noktalarda Cumhurbaşkanı'nın yükünü almak yerine her şeyi ondan beklemek, ya kolaycılığa kaçmaktır ya da siyasi garanticiliğe oynamaktır.
İçinden geçtiğimiz zorlu şartlar frekans karışıklığına, zihin bulanıklığına tahammül göstermeye müsait değildir.
Salgınla mücadeleye kulp takmaya çabalayanların yıllardır biriktirdikleri kin, nefret, intikam duyguları maalesef canlıdır. Bastırılmış rövanş hisleri ile dolu dolu bekleyen muhtelif siyasi gruplar, AK Partililerin tolerans gösterilmesini önerdikleri iş ve işlemler içinde yer bulacak saflıkta görünmemektedir.
***
Bu vesile ile dikkat çekmek istediğim bir diğer husus da
"normalleşme meselesi!"
Nasıl ki koşullar siyasi rehaveti kaldıramıyorsa, Kovid19'la mücadeledeki başarıdan mutsuz olanların varlığı da genel manada rehavet kaldırmaz.
Öğrendiğime göre, Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan son MYK'da,
"Pazartesi günü yapılacak kabine toplantısında normalleşme takvimini netleştireceklerine" dikkati çekmiş, "
Aşı bulunana kadar ihtiyatı elden bırakmamak gerekir" demeyi de ihmal etmemiş.
Cumhurbaşkanı'nın, salgını kontrol altına almada gösterilen performansın bundan sonra da sürdürülmesi gerektiğinin altını çizmesini önemle not etmekte fayda var.
Aynı şekilde, tedbirlerin esnetilmesinin sosyo-ekonomik önceliklerle birlikte düşünülmesi vurgusunu da önemsemeliyiz.
Erdoğan'ın, Türkiye'deki ve bilhassa Avrupa'daki vaka görülme oranlarının birlikte değerlendirilerek yol haritası çizileceğini söylemesini de akılda tutmalıyız.
Evet, iyileşen hasta sayısı, yeni vakaların neredeyse iki katına ulaştı. Bayramı da sosyal izolasyona özen göstererek geçirebilirsek, mayıs ayı sonu itibarıyla Türkiye'deki Kovid19 vakalarının yüzlü sayılara kadar gerileyeceğini öngörebiliriz.
İşte bu nedenle...
Aman ihtiyat! Aman sabır! Aman toplumsal duyarlılık!