Yeni tip koronavirüs salgını ile mücadele sürecinin kamuoyuna pek yansımayan yönü,
"Hükümet bir tökezlese de buradan yeni bir siyaset üretsek" diyenlerin beklentisi, temennisi ve hatta pusuya yatması oldu. Maalesef, kısa vadeli çıkarları uğruna ruhunu kirletenlerin varlığı, an itibariyle müteyakkız olmayı gerektiriyor!
Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'ın ilk günden bu yana yaklaşımının,
"Hayati bir sorunla baş ederken, hayatın devamlılığını da gözetmek" üzerine kurulduğunu her fırsatta tekrarladık. Sosyal izolasyon ortamında, sakin kafa ile bir seri temas trafiği içine giren Cumhurbaşkanı, bu görüşmeleri sayesinde süreç yönetimini
"gerçekçilik çizgisinde" tutmayı başardı. Yani,
"tedavi, tedbir, temkin" eksenini hep muhafaza etti.
Önceki akşam Cumhurbaşkanı Yardımcısı
Fuat Oktay'la sohbet ederken,
"Temel düsturumuz kazanımlarımızı kaybetmeme esasına dayanıyor" sözünü duyunca gelecek adına daha fazla ümitlendim. Zira şu ana kadar gösterilen toplumsal fedakarlığın netice vermeye başlamasını yanlış yorumlayanların giderek yükselen sesi, farklı lobilerin artan kulisleri ister istemez soru işaretlerini de gündeme getiriyordu.
"Bu işi hallettik" kolaycılığına kapılma riski, ilk Kovid19 vakasının görüldüğü 11Mart'tan bu yana geçen 50 günlük sürede
sarf edilen emeklerin bir çırpıda heba olması ile eş değer anlam taşıyor. Şükür ki Hükümetin olayları analiz tarzı, Bilim Kurulu'nun önerilerine de denk düşüyor.
Tabii ki uzmanlardan en uç seçenekleri de ortaya koyması beklenir. Siyaset kurumu ise Türkiye'nin genel gidişatına ve dünya örneklerine bakarak makul bir senaryo üzerinden ilerler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın görevlendirmesi ile
normalleşme planını son aşamaya getiren Başkan Yardımcısı Oktay'ın, tüm bakanlıklar ve sivil toplumun önde gelen temsilcileri ile istişare etmesi de kapsayıcı ve katılımcı çözümlerin hayata geçmesi bakımından faydalı.
Öyle görünüyor ki...
Fiziksel mesafe, maske, hijyen kuralları
bağlayıcı olarak sosyal yaşamımızın asli parçası
haline gelecek.
Bu bayramda belki kucaklaşamayacağız
ama
teknolojinin imkanlarını kullanarak bayramlaşmayı tecrübe edeceğiz.
Turizm sektöründe, restoran-kafe işletmeciliğinde
daha az sayıda masa, AVM'lerde
ise sınırlandırılmış müşteri ile hizmet şartlarını
gönüllü olarak kabulleneceğiz.
İmalat ve gıda sanayini dinamik tutmayı,
Avrupa ile eş zamanlı olarak çarkları hızlandırmayı
önceleyeceğiz.
İlk fırsatta
"yazlıklara kapağı atalım, yollara düşelim" demeyecek, birkaç ay
şehirlerarası hareket kısıtlamasına razı olacağız.
Evde kalmanın, yoğun bakımda kalmakla kıyaslanamayacak kadar kıymetli olduğunu aklımızdan hiç çıkarmayacağız.
8 ve 12. sınıf öğrencilerinin liselere ve
üniversitelere geçiş sınavlarını yüksek hassasiyetle
gerçekleştirecek, haziran ortasından itibaren
okullarda telafi eğitimi verilmesinin yollarını
bulacağız.
Özetle...
Yeni normalin, eski hayatımızdan farklı seyredeceğini bilerek, alışkanlıklarımızı değiştirmeyi, kültürel, ahlaki ve dini değerlerimize ise daha sıkı sarılmayı öğreneceğiz.