Yeni tip koronavirüs salgını ile mücadele süreci, anlık gelişmelere göre dinamik kararlar ve tedbirler alınarak sürdürülüyor. Hadisenin ilk duyulduğu günden itibaren hızlı refleks gösteren Türkiye, bir yandan bulaşıcılığı kontrol altına almaya, diğer yandan ekonomik hayatın canlılığını koruyacak programlar uygulamaya çalışıyor.
Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan, "Her işin başı sağlık" dediği kadar
her vesile ile üretimin ve ihracatın
devamlılığına da vurgu yapıyor. Hazine ve Maliye Bakanı
Berat Albayrak da istihdamı teminat
altına alma önceliği ile imalat sanayi,
dış ticaret erbabı, esnaf, çiftçi,
dar ve sabit gelirliler için art arda
paketler açıyor. Ve elindeki barutu
tek seferde tüketmeme hassasiyeti
ile yarınları da düşünerek hareket
ediyor. Unutmayalım, duran
bir aracın yerinden kıpırdatılması
ile vites küçülten bir aracın hızlandırılması
arasında büyük farklar bulunuyor. İşte
bu yüzden Türkiye hızı azaltsa da motoru durdurmamaya
uğraşıyor!
***
Sağlık Bakanlığı'nın oluşturduğu geniş yelpazeli Koronavirüs Bilim Kurulu'nun önerilerini esas alarak yol haritası çizen Hükümet, salgının zirve noktasına ulaşacağı tarihi, yatay gitme seyrini ve düşüşe geçeceği takvimi de kestirmeye çalışıyor. Son Bakanlar Kurulu'na da yansıdığı şekli ile Türkiye, önümüzdeki 15 günü doğrudan teması keserek ve önlemleri en üst düzeye ulaştırarak geçirebilirse, sonraki günlere ilişkin tahminlerin isabet oranı da artıyor. Nihayetinde, belirsizliklerle dolu bir dönemi yönetmek ve kontrol dışına çıkabilen unsurların yarattığı riskleri bertaraf edebilmek sanıldığı kadar kolay değil.
Evet, bilim insanlarımıza güveniyoruz. Uyarıları yerinde ve makul. Lakin onların da bilgi çerçevesi bulaşıcılık etkisi ile bağlantılı. Kuşkusuz test sayısının artması gerekli ve mühim. Nitekim bu yöndeki gayretler ciddi oranda artış da gösterdi. Sosyal izolasyon ve çoğalan test sayısı bize, bulaşıcılığın ne ölçüde denetim altına alındığına dair fikir verebiliyor.
Görünen o ki bu veriler Türkiye'nin gelecek projeksiyonu için artık yetmiyor. Test mekanizmasının iki taraflı çalışması da tahmin ufkunu genişletiyor. Yani, Almanya'nın yaptığı gibi geniş bir gönüllü ağından (en az 100 bin kişi) kan örnekleri alınarak, bu hastalığı geçirip bağışıklık kazananların, hatta hastalığa hiç yakalanmayanların oranının da öngörülebilir olması özel önem taşıyor. Bir yandan pozitif vakaların tespiti, diğer yandan bağışıklık kazananların oranı eş zamanlı ölçülebilirse Türkiye'nin geldiği noktanın daha iyi anlaşılması ve hayatın normale döneceği ayların belirlenmesi mümkün olabiliyor. Zira
"sıkın dişinizi, az daha sabır" dediğimiz, evde kalan insanlarımız hem gidişatı anlamayı hem de hayatla yeniden buluşacağı günleri az çok bilmeyi arzuluyor.
Özetle...
Covid-19'la mücadelede çok mesafe aldık. Hasar tespiti ve onarımın ardından, yeniden yükseliş için yeni yöntemleri deneme, çok yönlü düşünme avantajını kullanmamız gerekiyor.
Ve son husus...
Bu zorlu ortamda gösterdiğimiz dayanışmayı koruyalım, bağış-yardım polemiğini tetikleyerek ortama
kutuplaşma virüsü yaymak isteyen kronik muhalefet vakalarına da dikkat edelim!