Dün, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın hazırladığı
"Ekonomik Görünüm Raporu"nu inceliyordum. Raporun tespitlerine değinmeden önce, bir dizi telefon görüşmesinden edindiğim izlenimle birlikte değerlendirme yapmak isterim.
1. Hazine ve Maliye Bakanı
Berat Albayrak'ın, dedikodulara takılmadan
ekibi ile birlikte Anadolu turlarını sürdürmesinde,
yani ayağını gazdan
kesmemesinde büyük
fayda var.
2. Rakamların ekonomisi ile hayatın ekonomisi arasındaki marj, yerinde nabız tutulması ile giderilebiliyor. Yani, makro-ekonomik göstergelerdeki iyileşmenin tabana ne kadar yansıdığı, tıkanıklığın nerede olduğu görülüp hızlı önlem alınabiliyor.
3. Gıda sektörü başta olmak üzere enflasyonda katılık bulunan alanların detayları sahadan alınan sinyallerle netleşiyor, neşter vurma yöntemi ve zamanlanması belirlenebiliyor.
4. Piyasada hakim durumun kötüye kullanılması, anlaşmalı fiyat tayini, pazar paylaşımı gibi hususlar, sıcak bilgilerle şekillendiğinde Ankara'nın doğru karar almasını kolaylaştırıyor.
5. Bankacılık sisteminin kredi aktarım mekanizmasındaki aksaklıklar, sektörel veya banka bazındaki sıkıntılar, bir tür finansal check-up neticesi olarak bakanın önüne geliyor ve böylece tedaviye dönük reçete yazılabiliyor.
Özetle...
Türkiye ekonomisi bir yandan makro bazlı tedbirleri, diğer yandan ince ayar olarak nitelendirilebilecek hassas dokunuşları zorunlu kılan aşamadan geçiyor...
***
'Ekonomik Görünüm'e gelince...
33 sayfalık raporda 2018 sonbaharından bu yana alınan önlemler, büyüme projeksiyonunda uluslararası kuruluşların da kabul ettiği pozitif gelişme, istihdam beklentileri, enflasyonun görünümü, faizlerdeki gerileme, kredi paketlerinin piyasaya yansıması, imalat sanayindeki güçlü sinyaller, inşaat ve turizm sektörlerindeki canlanma, ödemeler dengesindeki fazla, bütçe dengesini koruma performansı, finansal piyasaların sağlıklı işlemesine dair kararlar dikkati çekiyor.
Bugün Türkiye, geleceğini etkileyecek ağırlıkta dış politik, askeri ve stratejik hamleler yaparken, kuşkusuz bu duruşun arkasında ekonominin istikrarına ve millete duyulan güvenin de büyük payı var. Ekonominin etkinliği
"büyüme, istihdam, enflasyon, faiz" bağlamında sade vatandaştan işletmelere
kadar uzanan zincirde test ediliyor. Bu
yönüyle bakıldığında bilhassa iş, aş davası
için istihdamın kritik ehemmiyeti söz konusu. Esnek çalışma biçimleri, istihdam teşviklerinin revizyonu, işgücü piyasası ile uyumlu mesleki ve teknik eğitim, kadınların ve dezavantajlı grupların istihdamı, aktif işgücü politikaları, çözümün anahtarı olarak sunuluyor.
Ekonomik ivme ve yerli sanayinin geliştirilmesi noktasından bir örnekle yazımı tamamlamak istiyorum. Sadece 2018 yılında eczacılık ürünleri, medikal malzemeler, plastik hammaddeleri, suni iplikler, kağıt-mukavva, makineler, bilgisayar ve optik ürünleri, motorlu taşıt parçaları, elektrikli teçhizatlar için 46 milyar dolar ödeyen Türkiye'nin bu ürünleri, milli kapasite ile üretmesi halinde olacakları bir düşünsenize. Yurtdışına döviz akışının kesilmesi, ihracatın ikiye katlanması, katma değer, nitelikli ilave istihdam...
Sözün özü...
Ekonomi yönetimi, Türkiye'yi patinaj yapmaktan kurtaracak ciddi gayret içinde. Kimi iddiaların kişisel meseleye dönüştürülmesi tamamen enerjinin boşa tüketilmesi, dikkatin dağıtılması ile ilgili.