İngiltere Başbakanı Keir Starmer'ın İngiltere'deki aşırı sağcı ayaklanmaları kınayarak hükümetinin camilere ve Müslüman topluluklara yönelik saldırılara tolerans göstermeyeceğini açıklaması Keir Starmer'ın bir çeşit "kahraman" olarak çizilmesine yol açtı.
Hatta, İsrail'e karşı eleştirel tavır takındığı için hizaya çekilmek istendiği yazıldı, çizildi.
Halbuki, Keir Starmer, kendisine söyleneni yapan bir robottan fazlası değildi.
Kaldı ki, Uluslararası Adalet Divanı'nın İsrail'i soykırım zanlısı olarak sanık mahkemesine oturttuğu ve soykırımcı faşist Netanyahu hakkında verilen "tutuklama kararını" bağlayıcı bulmayan Avrupa ülkesi mi var? Almanya dâhil.
Şöyle birazcık geriye sararak fotoğraf netleştirelim: Keir Starmer, 7 Ekim'den kısa süre sonra LBC'de verdiği röportajda, İsrail'in kendini savunma hakkını vurgulamış ve Gazze'ye elektrik ve su tedarikini kesmek gibi önlemlerin de bu "hakka" dâhil olduğunu söylemişti.
Evet yanlış duymadınız, Filistinlilerin suyunu kesmeyi "İsrail'in kendini savunma hakkı" kapsamında görmüştü.
"İsrail Dostu İşçi Partililer" grubuna yakınlığıyla da dikkat çeken Keir Starmer'a seçimleri ancak İşçi Partisi'ni "sol parti" olmaktan kurtarıp "merkeze" çekerek kazanabileceği vazedilmişti. Böylece de "Yeni bir Tony Blair" olarak değerlendirilmişti.
İşin aslı, Keir Starmer, Tony Blair'den bile daha fazla "sağa sapmış" konumdaydı.
Sadece ekonomi politikalarında değil, bilhassa mülteci meselesinde "kapsayıcı sol" görüşten uzakta kalıyordu. O kadar ki, Bangladeşli sığınmacıların daha verimli bir şekilde sınır dışı edilmesi gerektiğini vurgulamış ve mevcut süreçlerin yetersiz olduğunu belirtmişti.
Bu (haklı olarak) "ırkçılık yapmakla" suçlamalarına yol açmıştı.
"Bangladeşli sığınmacılar" ifadesiyle kodlanan da İngiltere'deki tüm Müslüman mültecilerdi.
Hülasa edecek olursak, Keir Starmer ne İsrail karşıtlığıyla ne de Müslümanlara pozitif davranışlarıyla biliniyordu.
Elon Musk, Keir Starmer'ın "tüm topluluklara karşı yapılan saldırıları" değil de neden "Müslüman topluluklara karşı yapılan saldırıları" kınadığını eleştiri konusu yapıyor.
Dahası, ABD başta olmak üzere Batı dünyasında son yıllarda pompalanan, "Devlet, beyazlara karşı azınlıkları kayırıyor" algısına hizmet etmek için elinden geleni yapıyor.
Elbette burada sözü edilen "azınlıklar" Müslümanlardan başkası değil.
Anlaşılan o ki, Elon Musk gibi Batılı oligarkların günümüzde kendilerine biçtikleri siyasi rol, bundan birkaç sene önce "aşırı sağ" sayılan görüşleri "merkeze" oturtmaktan ibaret.
***
İngiltere'deki "aşırı sağcı" ayaklanmaların kışkırtıcılarından aktivist Tommy Robinson, aşırı sağcı protestoculara yönelik polis müdahalesi ile 7 Ekim'den beri İngiltere'de neredeyse her hafta gerçekleşen Filistin yanlısı protestolara yönelik polis müdahalesini karşılaştırarak, polisin "Filistin yanlılarına" daha müsamahalı davrandığından yakınıyor.
Elon Musk'ın söz konusu yaklaşımına ne çok benziyor değil mi? Bir farkla ki, İsrail ordusuyla da bağlantıları olan Tommy Robinson, soykırım karşıtı protestoları "Hamas yanlısı" olarak adlandırıyor.
Böylece "Avrupalı beyazlara karşı Hamas sempatizanları" formülü işleme koyulmaya çalışılıyor.
Değişik, değişik olduğu kadar da çarpıcı bir "ötekileştirme" bu!
Son birkaç yıl içerisinde, birçok Batı ülkesinde olduğu gibi, Birleşik Krallık'taki siyasi iklim o kadar "sağa" kaydı ki, aslında "merkez sağda" yer alan Keir Starmer gibi figürler bile "sol" olarak veya yalnızca azınlıklarla ilgilenen "sosyalistler" olarak görülür oldu. Bu kayma, Irak'ın işgali için bahane olarak kullanılan 11 Eylül sonrasındaki durumu hatırlatıyor.
Soru şudur: Batı siyasetindeki mahut sağa kayma, İsrail'in acil ihtiyaç duyduğu "bölgesel savaş" için bahane olarak kullanılabilir mi?