Geçen ay (8 Ekim 2024'te) gayrimüslim bir liderin konuşmasına muttali olunca "Allah razı olsun" ifadesi dudaklarımdan döküldü. Sizin anlayacağınız, gayriihtiyari de olsa, Müslüman olmayan bir lidere "dua" etmiş oldum. Hayır, farkına varınca tövbe etmedim. Zira, "Teşekkür etmek manasında 'Allah razı olsun' demiştim, neden tövbe edeyim!.." yollu tevil ettim. Lakin, mutmain de olmadım. "Tevil marifetiyle kendimi mi kandırıyorum?" diye kendimi yedim bitirdim, inanın bana.
Evvelsi gün bizim Selahattin H. Kayar'a mevzuyu açtım. Hiç düşünmeden "Çok seviyorsun ya onu" dedi, "muhakkak zulasında ilgili bir hadis vardır, ona sor..." Lan? Benim aklıma neden gelmedi? "Zulada hadis" lakırdısını münasebetsiz bulsam da önerisini beğendim. Çünkü "çok seviyorsun" dediği, Cübbeli Ahmet Efendi'ydi.
Meseleyi baştan anlatayım. "Gayrimüslim lider dediğim" Venezuela Devlet BaşkanıMaduro'ydu. "Allah razı olsun" dememin nedeni de Filistin'in özgürleşmesi gerektiğini, Filistin halklarıyla dayanışma içinde olduklarını, soykırımcı İsrail'in bir yılı aşkın süre Gazze'de katliam yaptığını, şimdilerde de Lübnan'da siyonist tecavüzlerde bulunduğunu belirttikten sonra şunu söylemiş olmasıydı: "Filistin'in bağımsızlığını ve var olma hakkını savunmak, Venezuela'nın, Latin Amerika'nın ve Karayipler'in var olma hakkını savunmakla aynıdır..."
Takdir edersiniz ki, yurdumun bilumum "sömürge aydınları" yanı başımızdaki Filistin için, "Bize ne Araplardan..." derken, tee Latin Amerika'dan bir devlet başkanının Filistin'in var olma hakkını savunmak ila kendilerinin var olma hakkını savunmayı eşdeğer tutması, antiemperyalist ve anti-siyonist olan her insanın başını döndürür.
Demem o ki, durduk yere "dua" etmedim.
İmdi, Cübbeli Ahmet Hocama naçizane sorum şudur: Maduro'ya dua etmek caiz midir? Caiz değilse, tövbe etmek icap eder mi?
Peşin söyleyeyim, felaket ciddiyim. Cübbeli Ahmet Hocam bir defasında fakir hakkında "Salih Tuna'nın takılmalarıhoşuma gidiyor" başlıklı video çekmişti, sakın ola bunu da "şaka" sanmasın. (Kaldı ki o vakit de takılmıyordum, üslubum öyle.)
Maduro'nun (Filistin'i sahiplenen mezkûr konuşmasından bahisle) Cübbeli Hocamı manipüle ederek vereceği fetvaya etki etmek istemem. Yani, her şeyi etraflıca bilsin, neyse o!
Muhterem Cübbeli Hocam, Venezuela Devlet Başkanı Maduro sadece gayrimüslim değil, İran'ı da hep destekliyor. Bir kez olsun "İran, İsrail ile danışıklı dövüş yapıyor" demedi. Bununla da yetinmedi, Hizbullah'ın lideri Hasan Nasrallah'ın katledilmesine sesini çıkarmayan uluslararası toplumu çok sert bir şekilde kınadı. "Filistin'i savunmak için İslam ülkelerinin halkları ile Küresel Güney arasında güçlü bir birlik oluşturulmalı" dedi.
Gördüğünüz gibi, Maduro Efendi, İsrail'e karşı mücadele etmek için din ayrımı gözetmiyor. Hiç ölçüsü yok! O kadar ki Sünni-Şii ayrımı bile gözetmiyor. Dahası, Ortadoğu'daki tuğyanın müsebbibi olarak İsrail'in destekçisi ABD-İngiltere'den başka gözü hiçbir şeyi görmüyor. İmdi, serlevhamızda "hepyek soru" dediğim için diğer soruya geçmenin tam vaktidir. Fetullahçıların neredeyse tüm AK Partilileri Şii ilan ettiği dönemde (bir AK Partili bakanın 11 kez İran'a gittiğini iddia etmişlerdi de daha sonra adamcağızın İran'a hiç gitmediği ortaya çıkmıştı) İranlı Ayetullah Mehdevi "Albert Einstein Müslüman oldu, Şiiliği seçti ve İmam Cafer-i Sadık'ın yolundan gitti" demişti. Fakir de o vakit köşe yazdığım gazetede, "Mezhepçilik başa bela" demiştim, "Einstein Müslüman oldu da Şiiliği mi eksik kaldı!"
Ne ki şu soru da aklımda kalmıştı. Hazır yeri gelmişken aradan çıksın. Soru şudur: Einstein Şii olarak ölseydi şimdiki hâlinden daha az mı yoksa daha çok mu yanardı?
Bu soruyu içinde Einstein geçtiği için sevgili Yusuf Kaplan'a da sorabilirdim ama ne yazık ki onun hadis bakımından ilmi derinliği yok.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.