Herhangi bir Avrupalının, "Sen hiç Türk'e benzemiyorsun!" sözüne muhatap olmayı iltifat sayan, yani, Türk'e benzetilmemekten gurur duyan, lakin sıra kendi vatandaşlarına gelince hançeresini yırtarcasına "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sloganları atan son derece ezik ve kompleksli bir "ırkçı" türü var.
Dünyanın hiçbir ülkesinde bu tür ırkçılık yoktur, maalesef bizim ülkemizde mebzul miktarda var.
Gelgelelim...
Kürtlerin ve Arapların karşısında "Türkçülükleri" depreşen, Batılıların karşısında "Türklüklerinden" utanan bu güruhun, ibret almak bakımından kıymetini bilmek icap eder.
Eskiden Kürtlere "kıro" demeye bayılıyorlardı, şimdilerde Araplara "pis" derken adeta kendinden geçiyorlar.
Çanakkale'de savaştığımız yedi düvel Batılıya muhabbet duyan, aynı safta savaştığımız Arap ve Kürtlere ise husumet besleyen bu acayip türden ibret almayacaksınız da ne yapacaksınız!
***
Bunların "Atatürkçülükleri" de en az "Türkçülükleri" kadar acayip!
Zira, "Vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!" diyen Atatürk'ü, Batı-perestliklerine kamuflaj yaptılar.
Bundan sebep...
Türk ve Müslüman düşmanı Hollanda Başbakanı Geert Wilders gibiler bunların Atatürk'üne bayılırken, işbirlikçiliğin ve yeni mandacılığın karşısındaki Attila İlhan, Oktay Sinanoğlu ve Soner Polat'ların Atatürk'ünden nefret ediyorlar.
Nasıl ki dindarlar "dine karşı dini" yani "Amerikancı İslam"ı 15 Temmuz'da tasfiye ettiler, tam bağımsızlıkçı Atatürkçüler de "Atatürkçülüğü" müstevlilere hizmet etmekten kurtarmak zorundadırlar.
***
Bakmayın siz bunların "Türk'üm" demelerine, ülküsüz Türk olmaz.
Irkçılık diye de bir ülkü olmaz.
Necip Fazıl "ırkçılığı" köpeklerin birbirlerini tanıyabilmek için kuyruk altlarını koklamasına benzetir.
Ruh köküne bağlı her Türk "inşa edici akla" sahip olmak zorundadır, bölücü parçalayıcı, "ifsat edici akla" değil.
İsmet Özel haklı olarak, "Türk bir kavmin değil bir karakterin adıdır" der.
Bu karakterin vasfı da kâfirle, işgalciyle, emperyalistle çatışmayı göze almaktır.
Hegel bu nedenle Müslümanlar yerine Türkler ifadesini kullanmıştır.
Bakınız, Amerikan Bağımsızlık Savaşı'ndan Fransız Devrimi'ne kadar birçok büyük politik olayı düşünceleriyle etkilemiş olan Amerikalı ünlü filozof Thomas Paine, "The Age of Reason" (Akıl Çağı) eserinde (2. Bölüm, "Misyonlar ve Vahiyler Üzerine" kısmı) Türklerden Müslüman'ın eşanlamlısı gibi söz eder: "Yahudilerin Musa'sı, Hıristiyanların İsa Mesih'i ve onun havari ve azizleri, Türklerinse Muhammed'leri var.... Yahudiler, Allah'ın kelamının Musa'ya bizzat yüz yüze verildiğini söylüyor; Hıristiyanlar, kendilerinin Allah kelamının ilahi ilhamla geldiğini söylüyor; Türklerse, kendi Allah kelamlarının (yani Kuran'ın) cennetten bir melek aracılığıyla indiğini söylüyor..."
Türk'ün ruh kökü İslam'dır, Kuran'dır.
Lamı cimi yok: Türk'ün ruh köküne düşmansan, Türk'ün cesedini seviyorsun demektir.