Kapıyı tıkladı içeri girdi. Oturan adam işmarla geç otur dedi. Kulağı ayaktaki adamın telefon konuşmasındaydı.
"Hele sen 4Eylül'de Sivas'abi git dön, görüşürüz... Bak yinebaşa dönüyorsunMuarrem... Kapatıyorum,tamam."
Telefonu kapatırkapatmaz sordu: "Muharrem İnce'yle mi konuşuyordunuz efendim?"
"Nerden çıkardın bunu?"
"Muharrem dediniz..."
"Muharrem demedim,Muarrem dedim. Bi harfeksik, dikkat et..."
"Sivas'a git gel dediniz!"
"Sivas'a bi İnce mi gidipgeliyor?!"
"Ama 4 Eylül dediniz..."
"Yahu 4 Eylül İnce'nin tekelinde mi? Memlekette ne Muarrem'ler var! Benim telefonla konuştuğum 'Takma Bıyıklı Muarrem.' Sen onu tanımazsın. Vardır onun böyle 4 Eylül Sivas turları. Tamamen turistik yani..."
Boşta bulunup, "Takmabıyıklı olan Ekrem değilmiydi?" diye sordu.
"Hangi Ekrem?"
"Ekrem pazarlama. Kafakoleksiyonu yapan..."
"Romanın çok etkisinde kalmışsın sen?"
Kendisini ele vermenin sıkıntısıyla, "Hangi romanın?" diye geveledi.
"Bilmezden gelme. Zatenbiz de seni bu konu içinçağırdık" dedi oturan adam. "Engin Özkoç'u uyar. Salih Tuna'nın bir yazısı üzerine dava edeceğim dedi, adam romanını yazdı... Söyle ona, tuttuğu yol yol değil. Böyle yaparsa adam seriye bağlar..."
"Anlamadım?" dedi.
Oturan adam sehpanın üzerinden SABAH gazetesini alırken, "Bak, Salih Tuna nedemiş" dedi ve gevşek gevşek okumaya başladı:
"Özkoç'un kimse okumasın diye kitapçıları dolaşıp Kafasını Kaybeden Adam'ın tüm nüshalarını satın almasından çok korkuyorum, onda bu cevher var çünkü..."
"Ona inanmayın," diyerek araya girdi, "uyduruyor!"
Ayaktaki adam, "Engin Özkoç'un dava açacağını yazdığında da inanmamıştık, ne oldu?!" dedi. "Özkoç'a uzaktan zihin kontrolü yapıyor sanki. Bilemiyoruz ama araştırıyoruz. Sen dediğimiz gibi onu uyar..."
"Tamam, uyarırım" dedi, izin istedi ve çıktı. Çıkar çıkmaz içerden kahkaha sesleri yükseldi. Ayaktaki adam Kafasını Kaybeden Adam romanındaki hipnoz seansından bahsederken oturan adam yerleri yumrukluyordu.
Daha faza dayanamadı, kaçarcasına ordan uzaklaştı.
Asansörde aklına romandan Ekrem İmamoğlu'nu tanımazdan geldiği bölüm gelince gülmekten kendini alamadı. Güldüğünü fark edince de kendine kızdı.
Toplantı salonuna girdiğinde hararetli bir tartışmaya tanık oldu. Her kafadan ayrı ses çıkıyordu.
Engin Altay, "Parti disiplinidiye bir şey yok mu?"dedi, "CNN Türk'e çıkana uyguluyoruzda partimize karşı hareketbaşlatan İnce'ye neden uygulamıyoruz?"
Faik Öztrak itiraz etti: "Öyleyaparsak mağduriyet üretir. Onabu fırsatı vermeyelim. Bırakalımkendisi ayrılsın..."
Özgür Özel "Sayın genel başkanım"dedi, "İnce'nin 'Bizimhareketimizde asla Atatürkdüşmanları olmayacaktırsözü çok ağrıma gitti. BizAtatürk düşmanlarını mıbarındırıyoruz?"
Engin Özkoç "Beyin böncüklemesibu!" diye ünledi.
Herkes hayretle ona döndü. "Ne?" "Ha?" "Hö?"
"Sen yoksa gizli gizli o romanımı okudun?" dediler. "Hayır,okumadım" şeklindeki cevabınanerdeyse koro halinde karşı çıktılar. "Okumasaydın böncüklemeyibilemezdin!" dediler.
Paralize olmuştu. "Bildiğimi bildiğinize göre siz de okudunuz" demeyi aklına getiremedi.
"Başkaları da okuyup partimiz hakkında olumsuz algıya sahip olmasın diye kendi bütçemden fedakarlık yapıp bulduğum her nüshasını satın aldım. Almışken de ne saçmalıyor diye bir miktar okudum. Hepsi bu sayın genel başkanım..."
14. kattaki uyarı aklına geldi. Engin Özkoç'a uzun uzun baktı.
"Acaba bunun zihni gerçekten de kontrol altına mı alınmış" diye düşündü.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.