Tüm kelimeler özenle seçilmiş, her bir cümle ince elenip sık dokunmuştu. Adrese teslim mesajlarla doluydu. Kritik bir konuda ise
"Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer" misali ihtiyatlı idi. Belli ki
"Terörden arındırılmış Türkiye" için devletin tüm mekanizmalarını harekete geçirmiş. Ancak 2. Trump döneminin seyrini öngörmeye, olası etkilerini hesap etmeye çalışıyor gibiydi. Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'ın, 27 Kasım 2024 tarihli grup konuşması; siyaseten dünle hesaplaşma, sandık sonuçları bakımından öz eleştiri ve gelecek nesiller için terörsüz Türkiye bırakma ideali ile yüklüydü.
CHP'nin eski genel başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu'nun bitmek tükenmek bilmeyen
iddia ve iftiralarına
"sıfır toleransla" cevap
verdi. Kemal Bey'in, 12 yıl öncesine uzanan,
FETÖ imalâtı kurgulara yaslanan senaryosunu
bir kez daha çökertti. CHP Genel Başkanı
Özgür Özel de
"Bunların yeni genel başkanının eskisinden geri kalır tarafı yok" tespiti ile eleştirilerden nasibini aldı.
Asıl ilgi çekici olan çıkışı, Ankara ve İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlarına
(Mansur Yavaş/Ekrem İmamoğlu) yönelik tespitinde
gizliydi:
"Hiç kimsenin millete hizmet için tahsis edilen kaynakları kendi hırsı, kendi sinsi emeli, kendi şahsi reklamı için yağmalama, har vurup harman savurma, karanlık mahfillerde dağıtma hakkı yoktur!" Erdoğan ayrıca... CHP'nin
son yerel seçimde beklenenden fazla oy almasını,
yeni belediyeler kazanmasını da masaya
yatırdı...
"Açık konuşmak gerekirse bunun müsebbibi AK Parti olarak biziz. Bu bir özeleştiridir, açık ve net!" dedi.
Sonra analizini derinleştirdi ve şöyle devam
etti: "
Küresel ve bölgesel krizlerin etkisiyle yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, bizim kimi eksiklerimizle ve hatta yanlışlarımızla birleşince milyonlarca insanı istemeye istemeye gidip CHP'ye oy vermek zorunda bıraktı. Belki de oy vermedi ama netice ortada!" Cumhurbaşkanı
sadece teşhisle kalmadı, tedavi reçetesini de
yazdı:
"Seçimlere kadar milletimizin sıkıntılarını çözerek, ülkemizi güven ve istikrar rayında tutarak, Türkiye Yüzyılı hedefimizden sapmayarak, küresel ve bölgesel gelişmeleri lehimize çevirerek, umutları tazeleyerek gönülleri kazanacak ve iktidarımızı sürdüreceğiz!"
***
Elbette, kılıç çatan, organize ve kasıtlı disiplinsizlik gösterisinde bulunan teğmenler meselesine de değindi. Balkanlardaki 5.5 asırlık Türk varlığının, ordunun içine siyaset bulaşması nedeniyle nasıl elimizden kayıp gittiğini anlattı. CHP'nin, teğmenler üzerinden orduyu yıpratmasına, siyasi zemine çekmesine izin vermeyeceklerini belirtti.
Kanımca konuşmasının en önemli bölümünü Cumhur İttifakı'nın geleceği ve MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli'nin, kendisinin ve partisinin yarım asrı aşkın siyasi kariyerini ortaya koyarak yaptığı cesur çağrısı oluşturdu. Önce ittifakı zedeleme girişimlerine set çekti, ardından
"Ülkenin ve milletin hayrına olan her meselede Sn. Bahçeli ile tam bir mutabakat hâlindeyiz, uyum içinde hareket ediyoruz" diyerek spekülasyonlara nihai noktayı koydu.
DEM'in, İmralı ile görüşme talebine gelince...
İzlenimim o ki... Cumhurbaşkanımız paradigma değişikliği içeren bu özellikli dönem için zamanın ruhuna öncelik verecek.
"Cumhurbaşkanı olarak bu meseleyi siyasi, sosyal, bölgesel sonuçlarıyla birlikte tüm yönleriyle ele alıyoruz. Bunu da omuzlarımızda taşıdığımız yükün ağırlığının gerektirdiği titizlikle, sükûnet ve soğukkanlılıkla yapıyoruz" derken ihtiyatlı tutumunu özetliyordu. Hatta bir adım ileri giderek gerçekçi çerçeveyi de çiziyordu:
"Karşımızdaki tablo çok da umutlu olmamıza izin vermiyor. Tüm zorluklarına rağmen ülkemizin millî güvenlik ve diplomasi öncelikleri çerçevesinde geleceğe odaklanan uzun menzilli perspektifle neler yapılabileceğini mütalâa ediyoruz!"
Ve sonuç:
"Ülkemizi terörden kurtaracak alternatif yöntemleri gündemimizde tutmaktan da geri durmayacağız! Türkler ile Kürtler arasına örülmek istenen terör duvarını yıkıp atacağız. Evlatlarımıza, terörün olmadığı bir Türkiye teslim edeceğiz!"