Kabine ne zaman değişecek? Hangi bakanlar değişecek?
Bu soruların cevabını verecek tek isim var. Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan.
Peki, kabine revizyonuna dair yorumlar neden piyasada alıcı bulmaya başladı? Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan, Arnavutluk ve Sırbistan'ı kapsayan resmi ziyaretlerinden dönüşte uçakta bir meslektaşımızın sorusu üzerine genel çerçeveyi çizdi.
Soru, özetle şöyle idi:
"Sn. Cumhurbaşkanım, AK Parti'de bir değişim süreci var. Siz bir yenilenme olacağını söylüyorsunuz. Bu değişim sadece kadrolarda mı olacak, yoksa parti programında, parti tüzüğünde bir değişim de görür müyüz?"
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise kısaca şu cevabı verdi:
"Parti programımız sürekli değişime tabidir… Bu yeni süreçte genel başkan yardımcılarında bazı değişiklikler olabileceği gibi kabinede de duruma göre bazı değişiklikler olabilir!"
Burada kilit vurgu,
"Yeni süreç!"
Nedir o süreç?
AK Parti'nin, 13 Ekim'de başlayan ve 2025 yılı Nisan ayına kadar tamamlanması beklenen kongre takvimi.
Büyük Kongre; belde, ilçe ve il başkanları değişimi yanında, AK Parti'nin MKYK ve MYK'sını, TBMM grup başkanvekilleri ile Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'ni de kapsayan yenilenme ve dönüşümün ta kendisidir.
Demek ki bir süreçten söz ediliyor. Yani, bugünden yarına büyük kabine revizyonundan bahsedilmiyor. Kısa vadede, istisnai bayrak değişimleri için kapı açık bırakılıyor.
Gel gör ki…
"Değişiklikler olabilir" ifadesi duyulduğu andan itibaren, bakan toto başlıyor. Bu faaliyet, kendi kendisini doğrulayan kehanete de dönüşüyor. Tutarsa ne âlâ.
"Ben demiştim" diyenden geçilmiyor. Toto tutmazsa, iddiaları piyasaya sürenler unutulup gidiliyor!
***
Bakan değişikliğine dair genel havaya, isim bazında adres gösterme fonksiyonuna gelince… Burada:
Asli kaynağı meçhul fakat birbirine
eklenerek ilerleyen sözlü bir mekanizma işliyor.
Teşkilatların şikâyetlerine kulak veriliyor.
Milletvekillerinin yakınmaları kayda
geçiriliyor.
Medyanın ve yerel kamuoyu oluşturan
simaların fısıltıları yaygınlık kazanıyor.
Ve nihayet… Troller olarak adlandırılan
figürler sistematik yıpratma kampanyalarında
bitirici darbeyi indirmek için fırsat kolluyor!
İyi de neden böyle oluyor?
Bu noktada sadece AK Parti'ye indirgenemeyecek şekilde Türk siyasetinin genel karakteristiği ile siyasetle meşgul olan baskı ve etki gruplarının rolleri ağır basıyor. Makul sayılabilecek eleştirilerin ötesinde, beklentisi karşılanmayan, mevzuatı zorlayan talebine karşılık bulamayan, yakınlık duyduğu ismin görev almasını amaçlayan yığınla aktör ve faktör devreye giriyor!
***
Sonunda ne yaşanıyor?
İsmi sürekli ortada dolaştırılan bakanlar
ister istemez bu akıma kapılabiliyor. Dikkati
dağılıyor, iş verimi düşüyor, zamana oynamaya
başlıyor.
Bakanlık bürokratları işi gücü bırakıp,
medya dedikoduları ile amel ediyor. Ayağını
gazdan kesip sağa sola kulak kabartıyor.
Böylece orta-uzun vadeli bakış açısı
zedeleniyor. Her bakan, bakanlığını tanıyana,
asgari kadrosunu kurana kadar hayli
vakit geçiyor. Radikal karar gerektiren işler
yerine,
"sosyal medyaya, televizyon müdavimlerine, kimi parti büyüklerine göre" icraat başlıyor. Onun da astarı yüzünden
pahalıya mal oluyor.
Özetle…
Mahkeme, Kadıya mülk değil. Devlet görevleri, belli bir dönem için takdir edilen, belirlenmiş siyasi programa göre ve mevzuat dâhilinde yürütülmesi gereken sorumluluklar içeriyor. Ana doğrultudan sapma olmaması kaydı ile belirli esneklikleri de içeriyor. Mühim olan makamların gelip geçici olduğunu unutmamak, emanete sonuna kadar sahip çıkıp hakkını vermek, gece yastığa başını huzurla koymak, görevi tevdi eden makamın teşekkürünü, milletin hayır duasını kazanmaktır. Yoksa bir anda türeyen ve aynı hızla kaybolan kişiler ve imkânlar aldatıcıdır. Ders almak isteyen için siyasi örnekleri canlı ve çoktur!