Bayramınız mübarek, bayram tadında günleriniz çok olsun...
Yoğun ve yorucu bir seçim dönemini geride bıraktık. Şimdi herkes için soluklanma ve neticeyi içselleştirme dönemi.
Bayramlarda, siyaset konuşup yazmak, günün mana ve ehemmiyetine uymuyor!. Kabul.
Lakin bayram vesilesiyle bir muhasebe yapmakta sakınca yok. Örneğin, önümüzde iyi değerlendirmemiz gereken seçimsiz dört yıl var. Ancak bu demek değil ki sorunsuz bir döneme giriyoruz.
İşte, Yunanistan! Her zamanki gibi fiili durum yaratma, Türkiye'nin Ege ve Doğu Akdeniz'deki hak, alaka ve menfaatlerine halel getirme gayretinde. Ne imiş Ege'de
"deniz parkı" ilan edecekmiş. Güya, denizin belli bir
bölgesini korumak, özellikle nesli azalan
türler ile endemik canlıların sürdürülebilirliğini
garantiye almak, bilimsel
çalışmalar yapmak amacında imiş. Konu keşke çevre duyarlılığı olsa. O zaman Türkiye ve Yunanistan işbirliği yapar, ortak projeler geliştirir. Maksat üzüm yemek olmadığı için Yunanistan, Ege'de kendisine göre tanımladığı alanlarda, kalıcı hak iddia etmek için
"çevre" gibi hassas bir gündemi rahatlıkla istismar edebiliyor!
Gazze'deki dram... Bombalardan, keskin nişancılardan kurtulabilenler açlık ve salgın hastalıklarla her geçen gün, dünyanın gözleri önünde ölüme sürükleniyor. İnsani destekleri engelleyen İsrail, son olarak Ürdün üzerinden Türkiye'nin gerçekleştirmek istediği havadan yardım operasyonuna da karşı çıktı. Ankara, 42 bin tona ulaşan insani yardımla Gazze'ye en çok katkı veren ikinci ülke konumunda. Kalıcı ateşkes, kesintisiz insani yardım şartları oluşuncaya kadar özel şirketlerin 54 kalem mal grubundaki ihracatına kısıtlama getirdi.
Unutmadan! İsrail'le kamu kuruluşlarının herhangi bir ticareti yok ve iddia edildiği gibi jet yakıtı veya askeri malzeme satışı da asla söz konusu olmadı!
Ayrıca... Soykırımla durmayan İsrail, savaşı bölgeye de yaymaktan kaçınmıyor. İran'ın, Şam'daki konsolosluğuna düzenledikleri saldırıya misilleme gelmesi an meselesi. Buna karşın İran'ın nükleer tesisleri ise olası hedefleri arasında!
Rusya-Ukrayna cephesi de kritik! Belli ki kasım ayındaki ABD Başkanlık seçimlerine kadar bu yıpratma savaşı devam edecek. Hibrit tehditlerin biri biterken diğeri başlayacak. Ve barış masası en erken 2025'te kurulabilecek.
Özetle...
Bölgemiz ateş çemberi. Yetmedi!
Daha geçen hafta ABD-ABErmenistan, Kafkaslarda tansiyonu yükseltecek bir dizi hamle için bir araya geldi. Batıda Ukrayna, doğuda Ermenistan kanalıyla Rusya'yı sıkıştırmayı sürdüren Batı Bloku, Bakü-Erivan arasındaki barışı da adeta sabote etmekte!
Ve nihayet, Irak'ın kuzeyinde yaz başında genişlemesi mukadder Pençe-Kilit Harekâtı ile Suriye'de (bilhassa İdlip'te) pamuk ipliğine bağlı statüko da hesaba katıldığında...
Gün, birbirimizle uğraşma günü olmayıp, birlik ve beraberliğimizi pekiştirme günü. Sadece Yunanistan'ın son manevrası bile dikkate alındığında Türkiye'nin iç istikrarında oluşabilecek en küçük boşluk Kosova'dan Somali'ye, Ege'den Zengezur koridoruna kadar tüm kazanımları eritecek riskli gelişmelere kapı aralayabilir. Bu nedenle hepimiz işimize bakmak (hangi işi yapıyor olursak olalım), sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmek zorundayız.
Neden?
Çünkü
"sü uyur, düşman uyumaz!"