Kabul edelim ki Merkez Bankası Başkanı
Hafize Gaye Erkan, kamuoyu ve medya önündeki ilk sınavını başarıyla verdi. Performansı etkileyiciydi. Nitekim Enflasyon Raporu Bilgilendirme Toplantısı'nın ardından yapılan yorumlar da oldukça olumluydu. Ama Türkiye tecrübesi esas alınırsa, tek kişi üzerine oyun kurmaya hevesli piyasa aktörlerinin gazına da gelmemek gerekiyor! Elbette, nedenlerini izah edeceğim ama önce gözlemlerimi paylaşayım:
Sn. Başkan, görevi üstlenmeden önce, Türkiye ekonomisinin gerçeklerini, siyasi dinamikleri ve Merkez Bankası'nın kadrosunu iyi çalışmış.
Sunumunda... Öne çıkarılan başlıklardaki seçicilik, farklı hedef kitle ve ilgi alanlarına dokunuş, anlatımda akıcılık ustacaydı.
İzleyenleri belli bir alana odaklamayı aynı zamanda polemikten uzak durmayı hedefliyordu.
Düne takılıp kişisel konularda patinaj yapmak yerine ileriye bakmayı esas alıyordu.
Muhtemel sorulara ve soru soracak isimlerin profillerine hazırlık yapıldığı anlaşılıyordu.
Sonda verilecek mesajı başta vererek, kendisine geniş alan açıyordu.
Kıyafet seçimi, saç stili, aksesuar (ay yıldızlı broş) tercihi de profesyonelceydi.
Takdir edilir ki...
Kritik kurumların başına geçen isimlerin özgeçmişi, üslubu, icra biçimi merak uyandırır ve büyüteç altına alınır. Haliyle biz de genel kuralın istisnası olamadık. Dışarıdan bakan gözle kısa bir özet yaptık.
Gelelim konumuzun
"bam teline!"
Bir ekonomik programın güven vermesi ve uygulanabilir olması bazı ön şartlara bağlıdır. Ve şimdilerde pompalanmak istendiği gibi Merkez Bankası ve elindeki araçlar bu süreçlerin en başında değildir.
Peki, gerekli çerçeve nedir?
1- Tartışmasız olarak siyasi istikrar, öngörülebilirlik ve bütün bunları ayakta tutan güçlü liderlik. Bu bağlamda, liyakatli kadrolara ve aralarındaki uyumun önemine de değinmek gerekir. Ki ekonomik kararların oluşumuna etki eden isimlerin senkronizasyonu kanımca ince ayarları zorunlu kılmakta.
2- Sağlam maliye politikası, azaltılmış borçlanma gereği, genişletilmiş vergi tabanı.
3- Sermaye yeterliliği güçlü, stres testlerine dayanıklı, ekonomik büyümeyi destekleyen finansal sektör. Bankacılık yanında derinleşmiş sermaye piyasaları ve sigortacılık sektörü.
4- Bir takvim dâhilinde işleyen ve makro ekonomik politikalardan başlayıp eğitim, istihdam, enerji ve yargıya kadar uzanan yapısal reform süreçleri.
Bu 4 taşıyıcı sütunun dayanıklılığı ise tutarlı ve şeffaf para politikası ile pekiştirilebilir. Parasal operasyonlar günlük olduğu ve anında sonuç verdiği için hem popüler hem de dikkat çekicidir. Lakin fiyat istikrarına giden yol güllük gülistanlık değil, dikenlidir!
Ve nihayet...
Hali hazırda en hassas gündemimiz,
"faizenflasyon ilişkisine" dair tespitlerde düğümlenmekte.
Sn. Cumhurbaşkanımızın, faize
bilhassa yüksek faize endeksli reçetelere mesafeli
duruşu bir sır değildir. Bu noktada Sn.
Erkan'ın, Cumhurbaşkanımızı
"ikna kabiliyeti ile somut sonuçlara ulaşmak için aldığı sürenin" belirleyici olduğu unutulmamalıdır.
Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın,
son kabine sonrasındaki şu beyanlarını bir kez
daha okumakta yarar vardır:
"Türkiye'yi, istihdamı ve üretimle büyütme hedefimizden en küçük bir geriye gidiş söz konusu olmayacaktır. Zamana ve şartlara göre kullanılan araçlar farklılaşsa da varmak istediğimiz menzil değişmemiştir. Son haftalarda atılan adımların faiz, kur ve enflasyon üzerindeki etkilerini orta vadede ülkemizin asıl hedeflerine yaklaşmasına katkı sağlayacak gelişmelere dönüştürebileceğimize inanıyoruz!"
Belli ki Başkan Erkan, reel faiz marjının sıfıra yaklaştırılmasının öncelikli mesele olduğunu Sn. Cumhurbaşkanımıza aktarmış. Risklerin nasıl fırsata dönüştürülebileceğini söylemiş.
Özetle...
Gerek Hazine ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek'in gerekse Merkez Bankası Başkanı
Hafize Gaye Erkan'ın önünde bir fırsat penceresi
açılmıştır. Onların başarısı, şahsi hanelerinden
çok Türkiye'nin başarısı olacaktır.
Cumhurbaşkanımızın itimadı korunmalı, piyasanın
üretmeye çalıştığı yeni Derviş, Babacan
modelinden de uzak durulmalıdır.