Siyasi gündem ne kadar ağır olursa olsun... Siyasete etki eden kayıt dışı unsurlar ne kadar harekete geçerse geçsin... Siyasi rekabete ne kadar asimetrik müdahale yapılırsa yapılsın...
Türk milletinin feraseti ve Türkiye tecrübesi, 2023 yılındaki seçimlerin sağlıklı ve güvenilir biçimde neticelenmesinin teminatıdır.
Kabul... Meclis'teki manzaraya, ağır ifadelere, ithamlara bakınca... İnsan, her şeyi milletten beklemenin haksızlık olduğu hissine de kapılmıyor değil.
Ama yine de... Hatta yıpratılmışlığına rağmen... Ülkemizin
"kurumları" ve
"milli sağduyu" gerek sistemik gerekse güncel risklere karşı sigorta vazifesi görmeyi sürdürüyor.
Bir önceki yazımda, seçim takvimi resmen ilan edilmediği halde aktive olan
"unsurlara" işaret etmiş, süreç yönetiminde
"güven" ve
"güvenilirlik" boyutlarına dikkat çekmiştim.
Bugün; farklı kaynaklardan, farklı kanallardan ve farklı başlıklardan bir dizi karşı atakla karşı karşıya olduğumuz yani bizi, bize bırakmayacakları neredeyse kesinleşmiş durumda.
Üstelik olağan şüphelilerin doğrusal saldırıları yanında, ters manyele de başvurulacağı ve bu yolla görünen faaliyetin aksinin hedefleneceği de çok açık.
Seçim döneminde...
Kimi ekonomik aktörlerin kısa vadeli fırsatçılığı,
Muhalif ekonomistlerin yıkıcı senaryoları,
FETÖ diasporası ve hamilerinin saldırıları,
Terör örgütü PKK ve türevlerinin eylemleri,
Sivil itaatsizlik ve dezenformasyon faaliyetleri,
Seçili siyasetçi ve bürokratlara yönelik itibar suikastları şimdiden öncü sinyallerini verdiler bile. Hali hazırda toplumun huzur ve güvenliği, -mevcut ekonomik şartlar da göz önüne alındığında- çok ama çok önemli.
Şu anda terör örgütü ve siyasal uzantıları üzerindeki baskının kesintisiz devamı gerekiyor.
Neden?
Çünkü örgüt an itibariyle...
1- Lider kaybı.
2- Alan kaybı.
3- Taban kaybı yaşıyor. Hâkimiyet ve taban kaybetmek elbette PKK/ YPG/PYD'yi panikletiyor. Sözde kontrol ettiği merkezlerde günlük hayatın sürdürülebilirliğini sağlayamıyor.
Ayrıca...
Terör örgütü PKK, son aylarda kendisini gizleyerek, Suriyeli Arapları kullanarak eylem düzenlemeye çalışıyor. Nitekim bu yöntemi,
"no-name" (ismi bilinmeyen) devşirme teröristler üzerinden maalesef Taksim'de uyguladılar. Şükür ki devamını getirmeye hazırlanırken Suriye'de tespit edilen hücreleri çökertildi.
Örgütün sürekli talimatları da söz konusu. Buna karşın lider kadrosunun, bulunan her noktada etkisiz hale getirilmesi gayreti de aralıksız devam ediyor.
Gelelim ekonomi cephesine... Bilhassa, çarşıyı karıştırmak isteyenlere...
Burada hassasiyet gösterilmesi gereken noktalar çok boyutlu...
Öncelikle... Siyasetçiler ve kamu görevlilerinin hayatın her alanında kullandıkları imkânlarda, göze batan harcama ve tavırlardan kaçınmaları mühim. Bir kare fotoğraf veya bir cümlenin dahi her türlü açıdan eğilip bükülmeye, algı operasyonuna müsait hale getirilebileceği unutulmamalı.
Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'ın, aile bütçelerini soluklandırma amaçlı kararları, toplumun dar ve sabit gelirli kesimlerinin hayat pahalılığı ile mücadele edebilmesi için sergilediği irade, sahada olumlu karşılık üretmekte. İşte bu gayret, bir anlık gaflete veya duyarsızlığa heba edilmemeli.
Türkiye ekonomisinin büyüme dinamikleri, istihdam yaratma kapasitesi ise her vesile ile vurgulanmalı ve bu iki kritik göstergeyi baltalamaya dönük girişim ve beyanlara karşı, en güçlü argümanlar, en sade vatandaşa kadar anlatılmalı.
Özetle...
Görünür gelecek... İlk paylaşım yapanın öne geçtiği ve ardından gelen açıklamaların etkisinin nispeten daha az olduğu günlere gebe.
Şunu da hatırlamak gerekir ki... Resmi duyuruların geniş kitleleri ikna derecesi günümüz şartlarında giderek azalmakta. Tam da bu nedenle sivil açıklamaların değeri ve karşılığı artmakta. Olumsuzluğun hızla bulaştığı, pozitif etkinin geç ve güç yerleştiği hesaba katılarak gün be gün Hakk'ın yanında durmak, tutarlı olmak ve buna sağduyulu kesimleri ikna etmek, kazanmanın mutlak anahtarı!