Hafta içinde Milli Savunma Bakanı
Hulusi Akar'ın daveti ile Polatlı Topçu ve Füze Okul Komutanlığı'nda icra edilen "
Ateş Serbest 2022 Faaliyeti'ni" izledim. Faaliyet deniyor ama bu ciddi bir tatbikat aslında. Kıtaya çıkacak subay ve astsubayların Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) ateş gücünü, yerli ve milli imkânlarla geliştirilen silah sistemlerini tanımaları, kuvvetler arası koordinasyonu bizzat yaşamaları için her yıl düzenli olarak gerçekleştiriliyor.
İşte bu vesile ile TSK'ya ve kritik güvenlik konularına ilişkin gözlemlerimi paylaşmak istiyorum.
TSK, kabuk değiştiriyor. Ve bu süreç devam ediyor. Ordumuz; gelenekleri, disiplini, standardize edilmiş iş ve işlemleri ile müstesna özelliklerini koruyor. İç ve dış olayların gerçekliğiyle şekillenen dinamik gelişmelere uyum gösterecek esnekliğe ve komuta yapısına sahip olmaya çalışıyor.
Bakan Akar; dosta güven, düşmana korku veren TSK'nın parolasını
"Etkin, Caydırıcı, Saygın" olarak özetlerken milli ordunun güncel kimliğini şöyle tanımlıyor:
"TSK, binlerce yıllık şanlı tarihimizden süzülüp gelen milli, manevi ve mesleki değerleriyle, Anayasa çerçevesinde, yasalar doğrultusunda, Sn. Cumhurbaşkanımızın direktifleri ile sıralı amir ve komutanların emir ve komutasında, milletinin emrinde, görevinin başındadır."
Askeri hiyerarşi elbette önemini ve önceliğini muhafaza ediyor. Ancak er ve erbaştan uzman çavuşa, astsubaydan yedek subaya, subaydan generale uzanan zincirde, bilhassa ateş hattında ast-üst ilişkisi yanında
"kader birlikteliği" de ön plana çıkıyor. Bu duygusal bağ, ölümle yaşam arasındaki ince çizgide Mehmetçiğin morali, motivasyonu ve kondisyonu açısından hayati rol oynuyor.
TSK için harbe hazırlığın bir seçim veya tercih değil, mecburiyet olarak görüldüğünü özellikle vurgulayabiliriz. Zira bu noktada yapılan benzetme de dikkate değer:
"İtfaiye, yangının nerede çıkacağını bilemez ama her an hazırlıklıdır. TSK da güvenlik politikalarını benzer anlayışla şekillendirmektedir."
Sn. Akar; Genelkurmay Başkanı ve
Kuvvet Komutanları ile koordinasyona hassasiyet
gösteriyor. Kanaatime göre, görev
süresi bir yıl uzatılan Genelkurmay Başkanı
Org.
Yaşar Güler ise askerdeki zihni ve sistemik
dönüşümün, asker-sivil ilişkilerinin
"kilit taşı" konumunda duruyor.
Türk dış politikası ile güvenlik-savunma
dengesi açısından
Türk-Amerikan ilişkileri masaya yatırıldığında, Bakan Akar'ın
şu sözlerinin altını çizmek gerekiyor:
"Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yerli ve milli, kişilikli ve kimlikli bir politika izlemekteyiz. Belki eski alışkanlıklardan dolayı kabullenmede sıkıntı olsa da esasta bir sorun olmadığını, bunun iki egemen devlet arasında bir konuşma, görüşme olduğunu da herkes kabul ediyor!"
Buna karşın ABD'nin, Ege'de ve
Dedeağaç başta olmak üzere Yunan ana
karasındaki askeri konuşlanmasını, Kıbrıs
Rum Kesimi'ne silah ambargosunu kaldırmasını
müteyakkız bir anlayışla ele almak
gerekiyor. Nitekim Amerikan tarafının,
Rusya'ya dönük yığınak açıklamasına karşın
Türkiye olaya,
"Savunma ve güvenlik, tedbir ve takip meselesidir" gözüyle ve
yüksek duyarlılıkla yaklaşıyor.
Yunanistan'ın, AB ve ABD'yi joker
gibi kullanarak tırmandırdığı
"bilinçli gerilime " gelince... Türkiye,
"Sorumlu, Sağduyulu, Sabırlı" politika izliyor. Ve
Bakan Akar Ankara'nın tutumunu şu sözlerle
yansıtıyor:
"Türk-Yunan sorunlarının çözülebileceğini, çözülemezse bile kontrol altında tutulabileceğini, ülkelerimize, bölgeye ve NATO'
ya zarar vermeden çözmemiz, yönetmemiz gerektiğini değerlendiriyoruz."
Ve son nokta...
FETÖ ile mücadele... 15 Temmuz 2016'dan itibaren 24 bin 717 ihraç olduğunu, 2 bin 830 emeklinin rütbelerinin geri alındığını, ayıklamanın sürdüğünü belirtelim. Ama yargı kararı ile dönen FETÖ bulaşığı isimlerin TSK'da pasifize edilmek yerine risk yaratmayacak şekilde devletle bağının kesilmesini sağlayacak yasal formüller bulunmasının da en doğrusu olacağını ekleyelim.
NOT: TSK'nın temiz sicilini, kimyasal iftirayla kirletmeye çalışanları kınıyorum.