Çok açık ki kendisini bekleyen kaçınılmaz sona doğru doludizgin yol alıyor. Yanlışlarının doğrularını götürdüğü sıfır hesaplı bir denklemde patinaj yapıyor. Dostları ile düşmanlarını hakiki manada ayıramadığı bir virajda sağa sola savruluyor.
Her kaybını (seçimler dahil) kısa vadeli kazanca çevirebildiği bir siyasi oyunun sonuna geliyor. Kimliğini dönüştürdüğü CHP'de, bünye içi sorunları baskıladığı yönetim tarzının nihai demlerini yaşıyor. Amaca ulaşmak için her aracı mubah gören taktiklerle son kartlarını açıyor!
***
Gelgelelim...
Ekrem İmamoğlu, hırsı aklının önünde giden siyaseti ve konjonktürel başarıyı sadece kendisine mal eden tutumuyla giderek puan kaybederken, Ekrem Bey'i parlatan akıl, şimdilerde Kemal Bey'e çalışıyor.
"Top ayağıma gelsin" diye bekleyen ve bazı büyük sermaye gruplarının örtülü desteğini alan Mansur Yavaş'ın önü HDP tarafından kesilirken, netice Kemal Bey'e yarıyor. Haliyle Kılıçdaroğlu 6'lı masanın sürpriz cumhurbaşkanı adayını mutlak olarak belirleyeceği, umduğunu bulamazsa bir seçimlik saltanatının olacağı sandık yarışına şahsen girmeye hazırlanıyor.
***
Dedim ya bir halka ilişkiler aklı Kemal Bey'e alışılmış CHP kabiliyetini aşan akıl veriyor diye. Bunun, dikkat çekici örnekleri tek tek uygulanıyor.
Önce... İddia siyaseti ile başlanıyor. Kemal Bey, birtakım duyumlar veya ikinci sınıf sızıntılarla iftiralar atıyor. Tutarsa üzerine gidiyor. Tutmazsa kulağının üstüne yatıyor ve ardından bir başka söylemle ortaya çıkıyor. Böylece toplumsal bilinçaltına, cumhurbaşkanı ve partisiyle ilgili negatiflik tohumları ektiğini düşünüyor. "Karşı mahalleden kaç kişiyi etkilersem kardır" diye bakıyor.
Veya...
Hükümetin, halkın refahını artırmaya dönük mali önlemlerini görüyor, sırtında yumurta küfesi olmadığı için bol keseden vaatler sıralıyor. Derken... Ekonomik şartların gereği olarak diyelim ki asgari ücrete yıl ortasında ek düzeltme yapıldığında, "Biz demiştik" diye ortaya çıkıp parsayı toplama fırsatçılığına yöneliyor.
"Bay Kemal" yakıştırmasını da lehine çevirmeye gayret gösteriyor. Devamlı zikzak yapan, beceri eksiği ve dirayet açığı ile malul "Bay Kemal" figürünü, "Herkesle helalleşen, halkın dertlerini çözen, iktidar adayı" bir aktöre çevirmeye uğraşıyor.
Özetle...
12 yıllık Kemal Bey dönemi, siyasal gelgitler içinde bocalayan, tek seçim başarısı olmayan, "düşmanımın düşmanı dostumdur" oportünizminden medet uman, Atatürk ya da Ecevit çizgisinden sapan, emperyalist çevrelere göz kırpan ve siyaseten son düzlükteki bir portrenin ibretlik öyküsünü tarihin tozlu sayfalarında miras bırakıyor.