Son haftalarda siyasetin gündemi ittifaklar bağlamında "cumhurbaşkanı adaylığı" üzerinden şekilleniyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, tartışmasız adaylığını duyan-duymayana herkese ilân etmesini, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik, "Ya adaylığını açıkla ya da adayını" çağrısı izledi. Seçim Yasası revizyonu ile kimyası bozulan 6'lı masa bileşenleri ise Erdoğan'ın "sert siyasi el enseleri" karşısında üç argümana sarıldı:
Önce,
"Erken seçim kararı alınsın, adayımızı görürsünüz" denildi.
Sonra,
"Karşılıklı olarak TV'de canlı yayına çıkalım, o zaman duyarsınız" söylemi ileri sürüldü.
Ve nihayet,
"Adayımızın yıpranmasını istemiyoruz" bahanesi
paylaşıldı.
Bu durumda şu sorunun cevabını bulmak önem kazanıyor:
"CHP'nin adayını kim ya da kimler yıpratabilir?"
Emin olun bu soruya bulunacak
cevap, sanıldığı gibi veya sanıldığı
kadar Cumhur İttifakı ya da destekçileriyle
ilgili değil!
"Yıpratma" iddiası tamamen CHP içi çekişmeler ve CHP yandaşlarının karşılanamayacak beklentileri üzerinden okunmalı.
Bir başka anlatımla...
CHP'ye rağmen CHP'ye yüklenen misyon, başlı başına bir mesele.
Kaldı ki 6'lı masada oturan, ilk kavşakta yolunu ayırmaya meyyal parti başkanları ile HDP'nin dayatmaları da ayrıca hesaba katılmalı!
Belli ki 6'lı masadan ya
"yedekte bekletilen ve ismi sufle edilecek aday" pazarlanacak ya da Kemal Bey,
kerhen aday kantarına çıkarak muhalefet
kanadındaki hassas siyasi fay hatlarını
kıracak. Böylece ilk tura, çoklu
adayla girilmesi de şaşırtıcı olmayacak.
***
Odaklanılması gereken bir başka nokta da "6'lı masadan doğacak belirsizliklerle dolu" olası yönetim modeli.
Aday spekülasyonu giderilse bile 6 ayrı partinin, süslü laflarla bezeli ortak deklarasyonu ile memleketin idare edilemeyeceği çok aşikâr.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem vaadinin hayata geçemeyeceği ihtimali asla göz ardı edilemeyeceğine göre, ortaya çıkacak garabet modeli, örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve bağlı şirketlerindeki siyasi dağılımın performansında görmek mümkün.
***
Evet, belediye meclisindeki AK Parti çoğunluğu ile Başkan Ekrem İmamoğlu'nun ihtirasından kaynaklanan siyasal rekabet, sık sık tezahür ediyor. İster, "siyasetin cilvesi" deyin isterseniz Atatürk'ün ifadesiyle "Hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz" deyin... Netice, İstanbul'daki kaotik yönetim biçiminin, farklı oportünist kimlikleri ve toplamda bir dizi karmaşık çıkarı idare zorunluluğu, tam bir tıkanmayı tanımlıyor. Hal böyle olduğu içindir ki ülkenin kaderinin "içi boş helalleşme sözüne", yani "maceraya terk edilemeyeceği" gerçeği de onaylanmış oluyor. Üstelik bu sıralar tepkisel pozisyonda konuşlanan seçmen davranışlarına rağmen siyasal tablo, öne sürüldüğü gibi köklü değişimi çağrıştırmıyor!
Tabii ki AK Parti'nin de 20 yılda yaptıkları kadar yapacaklarına da geniş kitlelere aktaracağı, zorlu ekonomik şartlardan çıkış takvimine ikna edeceği, siyasal bagajlarından kurtulacağı bir dönemin de kapısı aralanıyor.