TÜSİAD safını belli etti, asıl mücadele şimdi başlıyor!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, TÜSİAD'a bakışı her zaman ihtiyatlı ve mesafeli oldu, haliyle ilişkileri de iniş-çıkışlı seyretti.
TÜSİAD, iş insanları örgütü kimliği ile bazen "etki grubu", çoğu zaman "baskı grubu" olarak rol oynadı. Ama asıl rolü her hâlükârda "sistemik dizayn odaklı" gelişti.
Mesele, Hükümet ile iş âlemi arasındaki "bakış açısı farklılığının" çok ötesine gitti. Halkın, dolayısıyla siyasetin seçimleri ile TÜSİAD'ın örtülü dayatmaları sıklıkla karşı karşıya geldi. Çağımızın vazgeçilmez kavram ve değerleri ile paketlenip sunulan TÜSİAD raporları ise "Türkiye'nin istikameti" tartışmalarını alevlendirmeye yetti de arttı bile!
Maalesef, yüzyılımızın demokratik değerlerine yüklenen anlam ve misyonun, TÜSİAD'ın beyanlarında bambaşka niteliğe dönüştüğü de görüldü. Fikir ve ifade özgürlüğü sınırlarında yorumlanması beklenen TÜSİAD açıklamalarının Ankara'da tepkiyle karşılanması, kimileri için yadırgatıcı bulundu. Oysa perde arkasına bakabilenler, büyük patronların beklenti ve önerilerini değil, "mutlak doğru kabul ettikleri" modelin uygulanmasına dair zorlamayı gördüler.
Evet, TÜSİAD'ın kendi penceresinden "uyarı görevini yerine getirdiği" de gözlendi, "tarihe not düşme çabası" da. Bu anlaşılabilir çıkış veya duruşun, "özünde masum olmadığı" gerçeği, Başkent'in kritik siyasi mahfillerinde hiç akıldan çıkarılmadı. TÜSİAD imzalı demeçlerin ya da manifesto içerikli konuşmaların, kritik eko-politik geçiş dönemlerinde ürettiği karşılık, ister istemez soru işaretlerini artırdı. Yani, TÜSİAD isminin geçtiği tüm faaliyetlerin Türk milletinin isteklerinden ziyade, küresel sistemik tasarımların Türkiye'ye uyarlanması gayreti olduğu düşünüldü.
TÜSİAD yöneticileri de hareketlerinde son derece bilinçli idiler. Anlık beyanatlar vermediler. Cumhurbaşkanının tepki göstereceğini hep hesaba kattılar. Yanlış anlaşılma kaygısı gütmediler. Hükümete ve siyasal yol haritasına demokratik rıza göstermekten ziyade adeta "bir süre katlanılması gereken" kadrolar ve icraatlar olarak baktılar!
***
Güncel gelişmeler ışığında TÜİSAD Yüksek İstişare Konseyi'nden (YİK) yansıyan son ifadelere baktığımızda...
YİK Başkanı Tuncay Özilhan ile TÜSİAD Başkanı Orhan Turhan arasında profesyonelce görev dağılımı yapıldığı hemen anlaşılıyordu.
TÜSİAD'ın kurucu babalarının güya geri plana çekildiği ama kayyum fonksiyonu ile ikinci nesli iş başında tuttuğu TÜSİAD Yönetim Kurulu bileşimi de dikkatlerden kaçmadı.
Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, TÜSİAD Başkanı Turhan'ın "çıraklığından" dem vururken, sütre gerisindeki asli isimlerin "üstad raconu kestiğini" deşifre ediverdi.
Evet, Erdoğan, TÜSİAD'ın ekonomi programını ve Külliye'deki kadroları hedef alan sözlerine, sert biçimde cevap vermeyi önceledi.
Gel gör ki...
Bam teline henüz dokunulmadı.
Zira TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan'ın, yeni küresel sisteme dair tahlili, görünür gelecekteki kavganın büyüklüğünün habercisi idi. TÜSİAD, mutlak olarak AB-ABD ekseninde konuşlandığını, Avrasya eksenini de içeren çok boyutlu ve çok dengeli Türkiye konuşlanmasına asla yakınsamayacağını açıkça ilan etti.
İşte bu ahvâl ve şerait içinde...
"Bundan sonrasını, dünyanın gidişatına ilişkin kurgular karşısında milli politikaların direnci belirleyecek" diyebiliriz!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Ekonomiye dair kısa Notlar... (21.11.2024)
- Küresel zirveleri etkileme kabiliyeti... (20.11.2024)
- G20 Zirvesi... Erdoğan, Rio’da Biden’ı uğurlarken... (19.11.2024)
- AK Parti... Değişim, Değişiklik, İhtiyat! (16.11.2024)
- Etki ajanlığı mı, yeni nesil casusluk mu? (14.11.2024)
- Geleceğe hazırlanmak… (12.11.2024)
- MİT, belediye takip eder mi? (09.11.2024)
- Başkentte güncellenen Trump Dosyası... (07.11.2024)
- Kayyum kararları ve arka planı... (05.11.2024)
- CHP-DEM... Birliktelik yapay, hesaplaşma gerçek! (02.11.2024)