Vantrolog aktörler! Ve Türkiye’nin yolu...
Ülkemizin güncel görünümü, bu sıralar daha çok "ekonomi ve dış politika ekseni" üzerinden yorumlanmayı hak ediyor. Reel politik nedeniyle ön plana çıkan ve 2023'ün son düzlüğünde hassasiyet arz eden bu başlıklar hem dik durmayı hem de gerçekçiliği gerektiriyor.
Mesela ekonomi sahası...
Elbette, hayat pahalılığına ilişkin veriler ortada. Bu sorun bizde olduğu gibi dünyanın pek çok yerinde de yaşanıyor. Evet, gelişmiş ülkelerin vatandaşlarını bile şoke eden yüksek enflasyonu anlatmak gerekiyor. Lakin satın alma gücü farklılığı nedeniyle Türkiye'de doğrudan hissedilen fiyat artışlarını ilk günkü ciddiyetle ele almayı sürdürmek gerekiyor. Dünyanın enflasyonu, Türkiye için gösterge olsa da buradaki ağrıyı dindirmeye yetmiyor. Ama vatandaşın değerlendirmesinde orantısız tepkiselliğin azalmasına vesile olabiliyor.
Meseleye, piyasalar ve özel sektör açısından bakıldığında ise bilhassa son dönemde tırmanan bir trendin üzerinde özenle durulması önem taşıyor. Ekonomiye dair algıyı etkileyebilen bazı iş dünyası örgütlerinin, "Ankara'nın açıklamaları ile bağımızı koparıyoruz. Biz artık kendi hesabımızı yapıyor, bildiğimiz gibi ilerliyoruz" dediğini duyuyoruz. Gerek reel sektörün gerekse finansal piyasaların, ekonomik programın temel mantığını reddederek kendi mikro ajandalarını esas almaları, topluma çelişkili sinyal vermeleri başlı başına soruna dönüşebilir. Tabii ki firma bazında risk analizleri, gelecek tahminleri yapılacaktır. Prensip olarak, her bir üretici ve yatırımcının binlerce ayrı unsura dayalı tahmin ve projeksiyonu, nihai aşamada piyasanın ortalamasını beraberinde getirir. Ancak tüm bu hesaplar, siyasi perspektifteki derinlikten ve siyasetin tercihlerinden bir şekilde etkilenmek veya istifade etmek durumundadır. Aksi taktirde, bambaşka senaryoya hazırlıktan bahsedilir. O halde de "vantrolog aktörlerin" hakiki söz ve tavırları er ya da geç kendini belli eder!
***
Diplomasi alanına gelince...
Kaotik dünyanın gidişatını gözeten, "çok taraflı onarıcı diplomasi" adımları büyük bir ilgiyle izleniyor. İç ve dış kamuoyunda da destek görüyor. Körfez ülkelerinden İsrail'e, AB'den NATO ve ABD'ye, Ukrayna'dan Rusya'ya uzanan zorlu çizgide Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, siyasi zekâsı ve esnekliğiyle sergilediği duruş pek çok ezberi bozuyor. Her ne kadar CHP başta olmak üzere muhalefetin müzmin temsilcileri bu hamleleri sadece iç politikaya endeksli okusa da işin aslı böyle değil. Hatta Ankara'nın uyanık olması gereken gelişmeler de söz konusu. Örneğin, Amerikan tarafı, iki ülke ilişkilerini zehirleyen ve tamamen ABD'nin ikircikli tutumundan kaynaklan problemleri görüşmeye veya yeni nesil F-16 satışına yeşil ışık yakmaya dair sinyaller verirken bu noktada süreci uzatmaya dair her türlü aracı kullanmaktan da geri durmuyor. Washington'daki ya da Kongre'deki hava, Türkiye için biraz yumuşamış olsa da Amerikalılar, günün sonunda Erdoğan'a "artı yazacak" kararları ötelemeye çalışıyor. Yani, Türk halkındaki Amerikan karşıtlığını azaltmaya ağırlık verirken Erdoğan'a puan getirecek açılımlardan uzak durmaya çabalıyor.
Özetle...
Küresel eğilimleri önceleyen ama kendi gücüne ve değerlerine güvenen Türkiye formülü eski önemini fazlasıyla koruyor!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: Nükleer savaş riski var, şaka değil (24.11.2024)
- Pandemi sonrası toplumun ruh sağlığı! (23.11.2024)
- Ekonomiye dair kısa Notlar... (21.11.2024)
- Küresel zirveleri etkileme kabiliyeti... (20.11.2024)
- G20 Zirvesi... Erdoğan, Rio’da Biden’ı uğurlarken... (19.11.2024)
- AK Parti... Değişim, Değişiklik, İhtiyat! (16.11.2024)
- Etki ajanlığı mı, yeni nesil casusluk mu? (14.11.2024)
- Geleceğe hazırlanmak… (12.11.2024)
- MİT, belediye takip eder mi? (09.11.2024)
- Başkentte güncellenen Trump Dosyası... (07.11.2024)