“2023’ten sonra her şey bambaşka olacak!”
Rivayet odur ki Keçecizade Fuad Paşa, Padişah Abdülaziz'in 1867 yılında gerçekleştirdiği Avrupa seyahatine eşlik ettiği sırada kendisine bir soru yöneltilir.
"Avrupa'da en güçlü devlet hangisidir?"
Fuad Paşa, "Şüphesiz ki Devlet-i Aliye-i Osmaniye'dir. Çünkü yıllardır siz dışarıdan, biz içeriden yıkmaya çalışıyoruz ama bir türlü yıkılmıyor" şeklinde cevap vermiştir. (Not: Bu cevap esasen ironi içermektedir. Maalesef Paşa hakkında yanlış kanaat yerleşmesine neden olmuştur.)
Bu tarihi anlatımla yazıya başlamamızın nedeni, "ekonomimiz!"
Neden? Sebebi gayet açık.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dozu son yıllarda artan şekilde "faiz" meselesinin üstüne üstüne gitti. Faizi, ekonominin merkezine alan, döviz kurlarındaki oynaklığı durdurmanın ana enstrümanı olarak gören, "düşük kur-yüksek faiz" sarmalına bel bağlayan katılaşmış yapılar, önce ayak sürüdüler. Sonra, direnç gösterdiler. Şimdilerde "Türkiye Ekonomi Modeli'ne" sözde destek verir gibi görünürken, özde muhalif duruşlarını muhafaza etmekteler.
Bakınız, bu karşı cephenin içinde makul bir azınlık da söz konusu. Onların, anlaşılabilir, alışkanlıklardan kaynaklanan ve yeni sürece uyum sağlamakta zorlanmalarından ileri gelen gerekçeleri var. Hatta iş yaptıkları çevrelerin organize itirazları ve fısıltıları nedeniyle ister istemez etki altında da kalabiliyorlar.
Evet, bugün Türkiye gerek enflasyonla mücadele gerekse kur istikrarı açısından zor bir dönemde, zorlu bir programı yürütmeye çalışıyor. Ve içeriden yerleşik muhalif odaklar, dışarıdan yabancı siyasi ve ekonomik aktörler, Türkiye Ekonomi Programı'na karşı durmaktan vazgeçmiyorlar.
Az önce vurguladığım gibi ekonomide baş edilmekte olan problemler, bilhassa fiyat ve finansal istikrara dair her türlü gelişme elbette tozpembe bir tabloya işaret etmiyor! Lakin "Öldük, bittik", "Gitti gidiyor" söylemlerinin arkasına takılmanın da âlemi yok!
***
Gerçekçi değerlendirmeler bize, 2023 yılındaki önemli seçime giderken, mevcut araç ve yöntemlerle "ekonomide dengelenme" yönündeki iradenin korunacağını gösteriyor. Bir yandan hayat pahalılığının önlenmesine diğer yandan dar ve sabit gelirli kesimin refah düzeyinin artırılmasına çalışıldığına zaten kuşku yok. İlave olarak reel sektörün maliyet yükünün yönetilebilir düzeyde tutulması için nokta çözümlerin geliştirileceği ve zamanın ruhuna uygun reçeteler uygulanacağı da bir sır değil. Ki ardı ardına açılan paketler ve yapısal mali kararlar bunların tipik örnekleri. Mesele şu ki... Tekil gibi gözüken ama birbiri ile bağlantılı tedbirlerin hem uygulama neticelerinin açıklanması hem de takvim dâhilinde ve bir liste olarak topluma tekrar tekrar mâl edilmesi gerekiyor. Zira ekonomi, dalgalı denizde yüzdürülen ve fırtınalara rağmen hedefine ilerleyen bir gemi misali iken birileri sistematik biçimde akıntıda sürüklenen gemi benzetmesinden medet umuyor!
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki... İçeriden malûm kesimler, dışarıdan Türkiye operasyonu çekenler, yıllardır birlikte hareket ettikleri halde şu ekonomiyi batıramadılar!
Onlar da iyi biliyorlar ki... Türkiye, dış politikada olduğu gibi ekonomide de kendisine yeni ve bağımsız bir rota çizmeye çalışıyor. Müesses nizamın büyük oyuncuları ile karşı karşıya geliyor. Haliyle bedel ödüyor. İşte bu nedenle rakamsal ekonomiden ziyade, kitlesel ekonomiyi, yani toplum psikolojisini önemsemek ayrı bir anlam kazanıyor. Çok net anlaşılıyor ki toplumun moral değerleri ve geleceğe dair umutları törpülenmek, siyaset mühendisliği yapılmak isteniyor.
Görünür gelecekte... Faizlere ilişkin olarak artık tartışma götürmeyecek, daha kapsamlı ve kalıcı alternatifler üretileceğini, milli paranın değerini koruyacak yeni mekanizmalar kurulacağını bugünden söylemekte bir sakınca yok.
Ve o günler gelinceye kadar... Türkiye ekonomisinin ve Türk halkının milli bağışıklığı, tüm güçlüklere rağmen ayakta kalmayı başarıyor.
Şükür ki... Bu ülkenin görülmek istenmeyen gizli gücü ve maddi-manevi rezervleri bir şekilde devreye giriyor.
Nihayet, kader anlarında bu aziz milletin ve mazlumların lehine sonuç doğuracak küresel olaylar da yaşanıyor.
Özetle... Biraz sabır. 2023 ve sonrasında her şey bambaşka olacak!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: Nükleer savaş riski var, şaka değil (24.11.2024)
- Pandemi sonrası toplumun ruh sağlığı! (23.11.2024)
- Ekonomiye dair kısa Notlar... (21.11.2024)
- Küresel zirveleri etkileme kabiliyeti... (20.11.2024)
- G20 Zirvesi... Erdoğan, Rio’da Biden’ı uğurlarken... (19.11.2024)
- AK Parti... Değişim, Değişiklik, İhtiyat! (16.11.2024)
- Etki ajanlığı mı, yeni nesil casusluk mu? (14.11.2024)
- Geleceğe hazırlanmak… (12.11.2024)
- MİT, belediye takip eder mi? (09.11.2024)
- Başkentte güncellenen Trump Dosyası... (07.11.2024)