Model yeni de... İki yüzlülük çok eski be!
Şu "samimiyetsiz alkışlar"... Hemen ardından "Sn. Bakanım" diye yanına yaklaşma çabaları...
Oysa... Sınırlı ve sorumlu bir grup iş insanı dışında ekonomi programına dört elle sarılanlar hâlâ yeterli sayıda ve etkinlikte değil.
Aksine... Özellikli toplantılarında fırsatlardan ziyade ısrarla tehditlere odaklılar. Türkiye Ekonomi Modeli'nin sürdürülebilirliği için fikir üretmek, katkı sunmak bir yana fazlasıyla "neyin olmayacağına!" kafayı takmış haldeler.
Bakış açıları, "Yabancı sermaye" merkezli. Yabancıları memnun etmeye endeksli bir program yazılmazsa var olanı küçümseme, değersizleştirme hatta teklemesini bekleme eğilimindeler!
Söz, yabancı sermayeden açılmışken... Ona artık "uluslararası sermaye" deniyor. Ve belli büyüklüğü aşan yatırımlar için "süper teşvikler" uygulanıyor. Türkiye'ye gelmek veya Türkiye'de büyümek isteyene münhasır kolaylıklar sağlanıyor. Kaldı ki eski terminoloji ile yabancı sermayeyi diline dolayanların da bundan öte mucizevi formülleri de bulunmuyor.
***
İtiraz sahiplerine yenilikçi fikir soruyorsunuz. Yalnızca, örtülü biçimde iktidar karşıtlığının ip uçlarını buluyorsunuz. Çoğu zaman klişe cevaplar alıyorsunuz. Mesela, "Ne yapılmalı?" diyorsunuz, "Yapısal reform" diye konuya giriyorlar. "Biraz açar mısınız?" dediğinizde "Hukuk reformu" cevabını veriyorlar. Az biraz daha deşiyorsunuz... Hukuk reformu başlığı altında "Kavala ve Demirtaş'ın tahliye talebi" ile karşılaşıyorsunuz. Yoksa, vatandaş sanıldığı gibi umurlarında değil!
Veya...
"Krizin ayak sesleri duyuluyor" diye lafa giriyorlar. "Kriz mi?" diye nabız yokladığınızda "Küresel manada enerji krizine dikkati çekmek istedik" manevrası yapıyorlar. Enerji gibi kritik bir alanda bugünden yarına büyük değişimler gerçekleştirmek mümkün olamayacağına göre hem gelecek planlaması yapmak hem de süreci yönetmek önem kazanıyor. Berat Albayrak "Yeşil Kitap"la enerjinin uzun erimli yol haritasını çizdiğinde, yerli ve yenilenebilir kaynaklara öncelik verilmişti. Türkiye, belirgin şekilde enerjide kaynak çeşitliliğine yönelmiş, arz güvenliğini sağlayacak mekanizmaları kurmuş durumda. Tabii ki enerjide dışa bağımlılık ne kadar gerçekse, bu oranın son yıllarda aşağı çekilmesi de o kadar gerçek. Karadeniz gazı, nükleer enerji, rüzgar, güneş santralleri Türkiye'nin ajandasında ise bütün bunlar ileri görüşlülük sayesinde!
"Efendim, elektrik dağıtımı özelleşmeseymiş, devlet baba bir şekilde idare edermiş!" İyi de o devlet baba, 2021'de elektrik ve doğalgazda 100 milyar lira, akaryakıtta 65 milyar lira sübvansiyon yaptı. Bu yılda elektrik ve doğalgazı yerine göre maliyetinin yüzde 50-75 altında fiyatla satıyor. Ama nereye kadar? Zararına satış, er ya da geç bir yerden çıkıyor. Mühim olan, yüksek tüketim sezonunda faturaları dengelemek, alt gelir gruplarını desteklemek. Bunların hepsi yapılıyor. Hatta, elektrikte kademeli faturalandırma için günlük tüketim limiti artırılıyor, esnafa özel tarife hazırlanıyor. Hükümet, sıcak gündeme kör ve sağır olmadığını her fırsatta hissettiriyor.
Enflasyonla mücadeleye gelince...
Enflasyon nasıl düşer? Kuşkusuz, "üretim artışı, girdi maliyetlerinin yönetimi, tüketim artışının yakından izlenip ince ayar yapılması, koordine para ve maliye politikalarının işletilmesi ile..."
E peki, "Enflasyonla mücadele timleri de neyin nesi oluyor?" denildiğini duyar gibi oluyorum. Salt denetimle enflasyonun düşeceğini söyleyen yok ki... Bütün mesele, Bakan Nureddin Nebati'nin de dediği gibi "20 Aralık 2021 öncesi ve sonrasında" düğümleniyor. Dolar kurunun 18 lirayı aşıp alıp başını gideceği varsayımıyla şişirilen fiyatlar, hakiki maliyet unsurunu aşan köpükler ancak devletin düzenleyici, denetleyici ve yer yer teşvik edici rolüyle alınabiliyor. Bu da Türkiye'ye özgü bir realite olarak karşımıza çıkıyor.
Özetle...
Türkiye Ekonomi Modeli'ni, Türkiye'nin bölgesel ve küresel konumlanmasından, bağımsız politika izleme arayışından, ekonomide dayatmalara karşı duruşundan ayrı düşünmek mümkün değildir!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: Nükleer savaş riski var, şaka değil (24.11.2024)
- Pandemi sonrası toplumun ruh sağlığı! (23.11.2024)
- Ekonomiye dair kısa Notlar... (21.11.2024)
- Küresel zirveleri etkileme kabiliyeti... (20.11.2024)
- G20 Zirvesi... Erdoğan, Rio’da Biden’ı uğurlarken... (19.11.2024)
- AK Parti... Değişim, Değişiklik, İhtiyat! (16.11.2024)
- Etki ajanlığı mı, yeni nesil casusluk mu? (14.11.2024)
- Geleceğe hazırlanmak… (12.11.2024)
- MİT, belediye takip eder mi? (09.11.2024)
- Başkentte güncellenen Trump Dosyası... (07.11.2024)