Şu anda Türkiye'nin birinci gündem maddesi kanımca
"yenilenen ekonomi yaklaşımı!" Esasen, Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'ın, 2013 yılından bu yana belirgin bir şekilde dile getirdiği bir süreçten söz ediyoruz. Erdoğan, önceki hükümetler döneminden kalan son IMF borcunu da ödedikten sonra, ekonomide makas değişikliğini arzuladı ama ya zaman ya da uygun adam bulamadı. Haliyle bugüne kadarki klasik reçeteler, bilinen, tanıdık uygulayıcılarıyla ilerledi. Erdoğan ise
"itirazlarını açıkça ifade eden, yer yer piyasalarla karşıya gelen" konumda tutuldu.
Cumhurbaşkanı'nın, Türkmenistan seyahati sonrası uçaktaki ekonomi değerlendirmelerinde üç önemli husus ön plana çıkıyordu:
1- "Erdoğan, taktik hamle yapıyor. Piyasaların hareketini gözlemleyerek, manevra yapabilir" diyenler
ile
"Er ya da geç faizleri artırmak zorunda kalacaktır" dayatmasında
ısrar edenlere köşeli
mesaj göndermiş oldu.
Yani,
"Geri adım yok. Kafam da hedeflerim de net" dedi.
2- Külliye ile hemen her görüşmesinde,
"yatırımların önündeki en büyük engelin yüksek faiz olduğunu söyleyen" ama Külliye dışına çıkınca,
"faiz ve kambiyo kârını" da önceleyen, sadece paradan para kazanmayı marifet haline getiren iş dünyasına ve kimi örgütlerine artık saflarını belli etme çağrısında bulundu.
3- Ve bence en mühimi... Yeni ekonomik
yazılımın
"iletişimine ağırlık vereceğini" söyledi. Cumhurbaşkanı,
televizyon programları
ile bizzat halka seslenecek,
gayet sade grafik
ve tablolarla olayın
perde arkasını anlatacak.
Böylece gerek şu anki
kurguya gerekse bu kurgunun
neden değişmesi
gerektiğine değinerek,
tabanı
bu iddialı
dönüşüme
ikna edecek.
Aynı
zamanda
bakanları ve
ekonomiyle
ilgili parti yöneticilerini
de hem ekranlara
hem de sahaya çıkararak
çok yönlü bilgilendirme
dönemi başlatacak.
Tek atımlık barut misali,
anlatıp geçmeyecek.
Anlatacak, anlatacak,
anlattıracak...
***
Cumhurbaşkanı'nın, kökten değiştirmeye çalıştığı model, özünde
"yüksek faiz-düşük kur!" denklemi üzerine bina edilmiş, temelleri de IMF tarafından atılmıştı. Farklı küresel takvimlerin eşlik ettiği fırsatlar, Cumhurbaşkanı'nın sürekli seçim kazanan performansı ise çoğu kez o programı sahiplenen isimleri fazlasıyla ön plana çıkarmıştı. Bu formülde, enflasyon görece düşerken, Türkiye de ithalatın cazip, üretimin sıkıntılı olduğu gel gitleri hep yaşaya geldi.
Peki, şimdi değişen ne?
"Dünya koşulları!" Pandemi sonrası
inşa edilmekte olan
yeni dünya düzeninde,
Türkiye'nin yeniden
konumlanma iradesi.
Üretimde, ihracatta,
katma değerde, istihdamda
yeni ekonomiyi kurma
ve finansal şoklara karşı
dayanıklı hale getirme
kararlılığı.
"İyi de bu yeni politikanın netice verir mi?"
Elbette! İletişiminin etkin sürdürülmesi, ülkenin her alandaki yedek rezervlerinin harekete geçirilmesi, toplumsal dayanışmanın artırılması, dış kaynak akışında daha fazla ezber bozulması, az zamanda çok ve büyük işlerin başarılması kaydı ile...
Unutmayalım, Türkiye 2023'te bir seçime gidiyor. Cumhurbaşkanı yeni programın meyvelerini toplamasın diye ağacı taşlayanlar çok olacak. Üstelik kısa vadenin yakıcılığı ile uzun vadeli getirinin eş anlı olarak gündeme getirildiği dikkate alındığında... Zaman ve kaynak yönetimi başarının altın anahtarını sunacak...