11. Kalkınma Planı'nı bilmem inceleme fırsatınız oldu mu?
(Sn Naci Ağbal döneminde hazırlanmıştı!) O metinde deniliyor ki...
"... Yüksek faiz, doğrudan doğruya mal ve hizmetlerin üretim maliyetini artırarak enflasyona neden olmakta; artan enflasyon ise faizlerin daha da artmasına yol açarak kısır döngüyü tetiklemekte; bir taraftan yüksek enflasyon diğer taraftan yüksek faiz ve bunun sonucunda ertelenen yatırımlar ekonominin potansiyelinin gerisinde kalmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, faizin düşürülmesine yönelik atılacak adımlar, enflasyonun düşmesine ve yatırımların artmasına neden olacak ve böylece daha fazla üretime imkân sağlayacak; artan üretim, enflasyonu aşağıya çekecektir. Plan döneminde yatırımcıların katlandıkları finansman maliyetlerinin düşük seviyede istikrar kazanmasını sağlayacak bir faiz politikası oluşturulması temel önceliklerden birisini oluşturacaktır."
Yorumsuz olarak devam edelim...
Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'ın,
"faizle mücadele" olarak tanımladığı duruşunun yakın tarihteki kökeni
Ocak 2014'e uzanıyor. Şöyle bir hatırlayalım...
17-25 Aralık 2013 emniyet ve yargı darbesinin sıcak günleri. Türkiye, Mart 2014 yerel seçimleri ile Ağustos 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanıyor.
"Siyasi risk" oluştuğu iddiasıyla döviz kurlarına atak başlıyor. Başbakanlık Konutu'nda ise gece yarısını aşan bir toplantı sürüyor,
"faiz artışı" konuşuluyor. Erdoğan, faizi yukarı çekmenin hem doğru hem de çare olmadığını savunuyor. Dönemin ekonomi bakanı
Ali Babacan'ın başını çektiği kadronun yanı sıra diğer siyasi ve bürokratik ekip de
"faizi işaret edince" Erdoğan,
"Yanlış yapıyorsunuz ama..." diye çıkışarak, tabiri caizse
"Sonra hesabı görülür nasılsa" mesajı ile istemeye istemeye açık kapı bırakarak toplantıyı sonlandırıyor. O gece Erdoğan'a, kaç puan faiz artışı yapılacağı açıkça söylenmiyor. Ama 2-2.5 puan hesabı dillendiriliyor. Sabah açıklanan oran bunun iki katı olunca Erdoğan haliyle kızıyor, -benim yorumumla- aldatıldığını düşünüyor! Bu derece yüksek faiz şokunun hatalı olduğu, ekonomiyi durduracağı, bu yüzden seçimleri kazanmanın tehlikeye gireceği konuşmaları da Erdoğan'ın fikri dünyasını etkiliyor. Faiz artışı taraftarları ise
"Önden yüklemeli ayarlamaya gidildiğini, faizin kademe kademe indirileceğini ve bu sayede ekonominin toparlandığı algısının pekişeceği senaryosunu" anlatıyor ama asla öyle olmuyor.
***
İşte o tarihten bu yana daha belirginleşen şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan, faiz artırımına dayalı oyun kurgularına hep mesafeli duruyor. Faizle enflasyon arasındaki sebep-sonuç ilişkisini ise yukarıdaki Kalkınma Planı'nı yazanlar, bir manada teoriden pratiğe taşımış oluyor!
Bütün bunlara rağmen...
Enflasyonda dönem dönem arz,
dönem dönem talep yönlü, bazen ikisinin iç
içe geçtiği şokların yaşanabildiğini,
Faizlerin, yatırım ve işletme maliyetleri
üzerindeki somut etkisine dair kapsamlı
bir hesabı kamuoyu ile paylaşmanın acil
ihtiyaç olduğunu,
Enflasyon/Faiz denkleminde yatırımların
uygun koşullu finansmanı kadar, yatırım
araçları arasındaki reel getiri dengesinin
de önem taşıdığını,
Reel sektör ve esnaf üzerindeki faiz
baskısının azaltılması amacıyla gerekirse
ödeneği bütçede gösterilmek üzere kamu
bankalarına özel görev yüklenebileceğini,
(ki geçmişte uygulandı)
Özel sektör bankalarını da işletmelere,
uygun maliyeti kredi açmaya teşvik edecek
hatta biraz da zorlayacak araç ve yöntemlerin
sistemde her daim bulunduğunu,
Kredi Garanti Fonu ve vergi indirimleri
yoluyla da finansman maliyetlerindeki
faiz baskısının belli bir süre için azaltılabileceğini
göz önünde tutmakta da fayda var.
Nihayetinde...
Kur oynaklığının yarattığı stres ve kurdan enflasyona geçiş gerçeği, küresel enflasyonun da artış eğiliminde olduğu hususu ile pusudaki iç ve dış fırsatçıların da sisli havadan medet umduğu asla unutulmamalı.