Meselenin özü şu:
Ekonomide yaşadığımız sorunlar, daha çok küresel pandemi şokuyla bağlantılı ve geçici ise...
Kritik soru şurada düğümleniyor demektir:
"Cari açık üreten modelimiz kalıcı fiyat istikrarı sağlamadığına göre, cari fazla yoluyla fiyat istikrarına ulaşma çabasına toplumsal kredi açılması gerekmez mi?"
Merkez Bankası Başkanı
Şahap Kavcıoğlu'nun önceki gün açıkladığı,
yılın 4. Enflasyon Raporu her açıdan
paradigma değişikliğini içeriyordu. Para politikasına ve hatta makro ekonomik göstergelere ilişkin yeni yaklaşımla karşı karşıya olduğumuza göre, haliyle piyasa yapıcısı rolündeki ana aktörlerden neler beklenebileceği de sorgulanmaya başlandı.
Yani...
Merkez Bankası'nın gerek resmi ekonomi yönetiminden gerekse reel sektörden finans kesimine, esnaf-sanatkardan çiftçilere, işçilerden memurlara kadar uzanan yelpazede
"paydaşlarının olması lazım" değil mi?
Bir başka anlatımla,
"TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD, TİSK, TESK, Türk İş, TZOB" gibi güzide kuruluşları enflasyonla mücadele noktasında lafta değil, sahada görmek istememiz abartılı bir talep mi?
Kabul...
Toplumun farklı kesimleri; fiyatlar genel seviyesindeki eğilimden, kur oynaklığından, ürün arzı ve tedarik sorunlarından, yüksek faizlerden değişik derecelerde ve olumsuz etkileniyorlar.
Doğru...
Kendi ölçeklerinde fedakarlık da yapıyorlar.
Ama görüyoruz ki...
Özellikle bazı meslek örgütleri, kapalı devre toplantılarında sadece yakınıyorlar. Bulaşıcı karamsarlık pompalıyor,
"Ankara'ya bakmıyoruz bile" diyecek kadar ileri gidiyorlar.
Oysa...
Canlı piyasa, veriler kadar
"moralle", yaygın tabiriyle
"psikolojik faktörlerle" de işliyor.
İster dernek statüsünde olsun isterse kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu ...
Bir bütün olarak, enflasyonu tek haneye indirme gayretine sahip çıkmalarını ummak, fazla hayalcilik mi olur?
Bir masa etrafında toplanarak kamuoyu önünde beyanda bulunmaları, fiyat istikrarı için ortak duruş sergilemeleri ayrıca, dedikodu ve belirsizlik dalgasını kırmaları çok mu zor?
İlla bir yerlerden mesaj mı gelmeli? Kerhen mi harekete geçilmeli?
Gönüllü, sivil, samimi inisiyatif almak, siyasetin günlük polemiğine kapılmadan, yerli ve milli dayanışma sergilemek hiç mi mümkün değil?
Kuşkusuz, hassas bir husus daha var.
Merkez Bankası, ekonominin tamamının belirleyicisi gibi düşünülmemeli. Sabık Başkan
Naci Ağbal, merkez bankacılığını, ekonomiden sorumlu bakan fonksiyonuyla karıştırmış, Cumhurbaşkanlığı makamıyla da hakiki anlamda eşgüdüm tesis edememişti. Görevdeki Başkan Kavcıoğlu yetki ve sorumluluklarının sınırını da gözeterek hem merkez bankasının kurumsal kimliğine sahip çıkılması hem de cari dengeyi pozitife çevirecek sürece destek verilmesi çağırısında bulundu. Bundan sonrasında; Hazine ve Maliye Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı'ndaki ilgili başkan ve danışmanların yanı sıra AK Parti Ekonomik İşler Başkanlığı ve TBMM KİT, Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki AK Partili uzman vekillerin birbirlerini tamamlayacak şekilde etkili iletişim ve bilgi paylaşımı aşamasına geçmeleri gerekecek.
Özetle...
STK'ların katkı verdiği, Cumhurbaşkanlığı ile AK Parti'deki entelektüel ve siyasi kabiliyetin dahil edildiği özellikli çalışma yöntemi başarının teminatı olacaktır.