Enflasyonla mücadele ve satın alma gücünü artırma
Dün açıklanan enflasyon verilerini, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 1 Ekim'de TBMM'de yaptığı konuşma ile birlikte ele almakta fayda var. Bu değerlendirme biçimi hem siyasi otoritenin hayat pahalılığı meselesine bakışını ve çözüm önerilerini yorumlamak bakımından yararlı hem de tamamlayıcı adımlara odaklanmak bakımından da gerekli.
Cumhurbaşkanı, TBMM'nin yeni yasama yılının başlaması dolayısıyla milletvekillerine ve kamuoyuna hitap ederken, enflasyon konusuna kapsamlı şekilde değindi. Konuşmasının bir yerinde ise şöyle dedi:
"Makroekonomik politikalardan yapısal reformlara kadar pek çok adımı atarak, enflasyonu tek haneli rakamlara düşürmekte kararlıyız!"
Bu kararlılığı not ederek ilerleyecek olursak...
Hane halklarının aylık harcamalarında en yüksek payı alan "gıdadaki enflasyon", tüketici fiyat endeksindeki yıllık değişimden yaklaşık 10 puan fazla. Evet, "gıda, alkollü ve alkolsüz içecekler, tütün mamulleri ve enerji hariç" fiyatlar genel seviyesinin seyrine bakıldığında karşımıza farklı bir tablo çıkıyor. Yani, konjonktürel fiyat artışlarının gözlendiği alanların geçmiş yıllardaki eğilimi incelendiğinde, bu yıl sonunda enflasyonun düşeceği hesap ediliyor.
Ancak, vatandaşlar günü yaşıyor ve geleceğe bakışlarını da günlük hayatları etkiliyor. Tam da bu nedenle, mutfak harcamaları başta olmak üzere aile bütçelerinde önemli yekûn tutan kalemlerdeki fahiş fiyatların üstüne gidilmesi, bir tercih olmanın ötesinde bir zorunluluk haline geliyor! Burada bahsettiğimiz husus, zabıta yöntemleri ile fiyat istikrarı arayışı değil elbette. Zaten Ankara'da böyle bir niyet de yok. Üzerinde durulan formül, "fiyat oluşumuna etki eden girdi maliyetlerinin azaltılması, aracılık maliyetlerinin makul seviyede oluşması ve fırsatçıların kurguladığı suni fiyatlara geçit verilmemesi." Tabii ki piyasa kendi dengesini bulacaktır. Lakin "hazır fiyatlar artıyor, ben de kervana takılayım" diye yola çıkanların, "yola getirilmesi" de devletin düzenleyici ve denetleyici rolünün doğal sonucu.
***
Ve bam teli...
Dönemsel sorunların aşılması için anlık ve yapısal reçeteler geliştirilirken fiyat dalgalanmalarından en çok etkilenen toplum kesimlerinin satın alma gücünü artıracak kararlar da gerekli. Üstelik bu tür kararlar yıl bitmeden alınabilirse somut neticeleri ancak önümüzdeki yılın ilk yarısında görülebilecektir. Dar ve sabit gelirlilerin hayat pahalılığı sıkıntısı gerek fiyat artışları gerekse gelir düzeyleri ile yakından ilintili. Orta sınıfın ayakta tutulması kamu imkanlarının belli esaslar dahilinde kullanılmasını adeta mecburi kılmakta.
Enflasyon üzerinde talep baskısı yaratmayacak, tüketimi olağan akışından fazla hızlandırmayacak, haliyle cari açığı olumsuz etkilemeyecek "sosyal kaynak transferleri" mümkün.
Özetle...
Enflasyonla piyasa şartlarına göre her türlü araç ve yöntem seferber edilerek mücadele verilirken, refah kaybına uğrayan gelir gruplarının bütçe marjları içinde desteklenmesi de düşünülebilir. Eş anlı uygulanacak ve eşgüdüm içinde yönetilecek tedbirlerin ekonomiye ilişkin algıyı olumlu yönde etkileyeceğine kuşku yok.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: Nükleer savaş riski var, şaka değil (24.11.2024)
- Pandemi sonrası toplumun ruh sağlığı! (23.11.2024)
- Ekonomiye dair kısa Notlar... (21.11.2024)
- Küresel zirveleri etkileme kabiliyeti... (20.11.2024)
- G20 Zirvesi... Erdoğan, Rio’da Biden’ı uğurlarken... (19.11.2024)
- AK Parti... Değişim, Değişiklik, İhtiyat! (16.11.2024)
- Etki ajanlığı mı, yeni nesil casusluk mu? (14.11.2024)
- Geleceğe hazırlanmak… (12.11.2024)
- MİT, belediye takip eder mi? (09.11.2024)
- Başkentte güncellenen Trump Dosyası... (07.11.2024)