TBMM, Anayasa gereği 1 Ekim'de toplanacak ve geleneksel olduğu üzere Cumhurbaşkanı'nın açılış konuşması ile yeni yasa dönemine başlayacak.
Görünen o ki Meclis, oldukça sıcak tartışmalarla açılacak.
Peki ama neden?
Çünkü... Hem gündemin konuları hassas hem de Türkiye'nin erkenden seçim atmosferine taşınması girişimleri söz konusu.
Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'ın, genel kurula hitabı sırasında, iç ve dış meselelere dair geniş bir ufuk turu yaptıktan sonra, Meclis'ten beklenti ve temennilerini paylaşması da kuvvetle muhtemel. Öyle ki... Öncelikle ele alınmasını arzu ettiği başlıkları ve gerekçelerini sıralaması da sürpriz olmayacaktır. İşte bu konuların başında, Erdoğan'ın ifadesi ile
"yalan terörü" geliyor.
Hali hazırda, AK Parti ve MHP kurmaylarının üzerinde çalıştığı bir taslak mevcut. Bu çerçeve metin, iddia edildiği gibi bir
"sosyal medya düzenlemesi" değil aslında. Bunu daha çok
"dezenformasyonla mücadele" çabası olarak değerlendirmek mümkün.
***
Lakin...
Farklı ülke örnekleri üzerinde analiz yapıldığı bilinse de muhalefet daha bugünden,
"özgürlüklerin kısıtlanması" veya
"sansür" gerilimi üretti bile. Oysa olayın özü, siyasi bakış açısından ziyade toplumsal ortaklaşmayı gerektiriyor.
Nedenlerine gelince...
Türkiye,
"sosyal medyanın bir haber kaynağı olarak görülmesinde" dünyada ön sıralarda yer alıyor. Haliyle
sorumluluk boyutunu göz ardı etmemek
gerekiyor.
Bu da demek oluyor ki... Yalan
haberle mücadele için, sosyal medya kullanıcıları
muhtelif bilgilere ilk etapta
"şüpheyle yaklaşmalı", hatta bilgiyi doğrulatmadan
yayma konusunda
"tedbirli davranmalı!"
Yine iyi biliyoruz ki... Yalan haberlerin
kaynağı
"sıradan kullanıcılar değil, örgütlü merkezler!"
***
Türkiye'de, bilgi kirliliği ve yalan haberlerin önüne geçebilmek için her türlü kutuplaşma ortamından arınarak, soğukkanlı çözümler bulunması bir ihtiyaçtan öte mutlak gereklilik. Salim kafayla üretilen reçeteler ve geniş manada uzlaşma diyorum. Zira...
"Devletin, hangi bilginin doğru, hangisinin yanlış olduğuna karar verme tekelinden bahsetmiyoruz." Ama
"sorunlu alana çeki düzen verilmesi ve belirli mekanizmalar kurulması" gereğini kayda
geçiriyoruz.
Bu noktada...
Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanlığı'nın, bir
"Doğrulama Platformu" oluşturma veya sistemik çözüm
geliştirilmesine öncülük etme aşamasında
olduğunu duyuyoruz. Çeşitli teyit siteleri
var olsa da,
"kritik bilgilerin sağlamasını yapacak kurumsal test merkezi" tesis
edilmesi fayda sağlayacaktır.
Ayrıca... Toplumu yakından ilgilendiren
olaylarda, hükümet kaynaklarının bilgiyi
bizzat ve zamanında vermesi de dezenformasyonu
ya da hasarını büyük ölçüde
önleyecektir.
Aynı şekilde... Bilgi kirliliğinin giderilmesi
adına, kamuda etkili koordinasyon ve
sık sık güncellenen doğru haber aktarılması
da zaruridir.
Kişi ve kurumlar da imaj faaliyetinin
ötesinde, iletişim stratejileri geliştirmek durumundadır. Bu, yeri geldiğinde bir kriz yönetimi olabileceği gibi yeri geldiğinde proaktif enformasyon aktarımını da içerebilir.
Özellikle, ismi AK Parti ile anılan, yan yana getirilen veya siyasi bir karenin içine taşınan şahıs ve firmalar, olabildiğince şeffaf konuşlanmayı, atak gelebilecek odakları ve argümanları öngörerek kitlesel iletişim için hazırlıkları yapmalı, bir başka anlatımla siyasete ve liderliğe yük olmayacak şekilde kendini tanıtmalı, memleket yararına çalıştığını ortaya koymalıdır.
Ve nihayet... Duyum, dedikodu üzerine bina edilen ve lekelenmeme hakkını ihlâl eden itibar suikastlerine kimden gelir ve nereye yönelirse yönelsin, geçit verilmemelidir!