1979'daki Sovyet, 2001'deki ABD işgali sonrasında Afganistan'ın yaşadığı trajik olaylar dizisi, günümüzün acımasız gerçekliğiyle birlikte ele alındığında sayısız derslerle dolu.
Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyerek devam edelim...
Artık yeni bir dünya düzeninin doğum sancılarını yaşıyoruz. Bu dünyanın stratejik dengesi Doğu Akdeniz-Orta Asya-Uzakdoğu ekseninde kurulacak. Bu coğrafyalarda sözü ve ağırlığı olmayan ülkeler, küresel ligde bir alt kümede kalacak. Yani, Türkiye'nin milenyumdaki konumlanması, içe kapanmasına, siyasetin kısır döngüsünde zaman kaybetmesine asla tahammülü olmadığına işaret ediyor.
Gelelim, Taliban realitesi üzerinden dünyanın gözü önünde yaşananlara, emperyalizmle iş birliği yapanların akıbetine ve Türkiye'nin eşsiz kazanımlarına...
Özgürlük ve bağımsızlığın, demokrasinin ve Atatürk'ün temellerini attığı cumhuriyetin kıymetini bilelim.
Unutmayalım! Emperyalizm sadece vaadeder, kullanır, karıştırır, işi bitince ortada bırakır, çeker gider.
Zayıflarsan özgür olamaz, hakiki manada bağımsız kalamazsın. Türkiye, bu coğrafyada güçlü olmak, birlik ve beraberliğini korumak zorundadır.
Görünür gelecekte... Taliban profili ve İslam'ı yorumlayış biçimi, emin olun Türkiye'nin önemini ve değerini çok daha artıracaktır. Taliban'ın varlığını görerek, ulusal çıkarlar doğrultusunda diyalog kurmakla, Taliban'ı kabul etmek, yani içselleştirmek arasında dağlar kadar fark vardır. Reel politiği okuyarak Afganistan'da pozisyon alma niyeti üzerinden iktidara dönük kontratakta bulunmak beyhude gayrettir.
Kabil'de geçiş döneminin yönetilmesine destek olunması gerek aşırılıkların zamanla törpülenmesi gerekse Afganistan'da sınır güvenliğinin sağlanmasıyla düzensiz göçün önlenmesi bakımından fırsatlar sunabilir.
Afganistan özelinde bazı Müslüman ülkeler ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile bölgesel problemlerin maliyetini öngören kimi batılı ülkelerle hedef odaklı iş birlikleri dönemi derinleşebilir.
Rusya, İran ve Çin'in
"nüfuz" politikaları dengelenebilir.
İslamofobi'ye dayalı siyasetin kemikleşmesi ve korkak toplumların konsolide edilmesi üzerine kurulan yabancı düşmanlığına karşı Türkiye patentli panzehir geliştirilebilir.
Süreç, Türkiye-AB ilişkilerinde yeni riskler ve fırsatlar üretebilir. Zenofobik yaklaşımların temsilcileri Türkiye'yi dışlayıcı politikalara abanırken, sağduyulu politika sahipleri Müslüman Demokrat Türkiye ile birlikte çalışmanın zorunluluğunu görebilir.
ABD ise kendi başkentinde Kongre'nin işgaliyle uğradığı prestij kaybının yanı sıra Irak, Suriye ve Afganistan fiyaskosundan sonra küresel liderliği iyice sorgulanır ülke hale gelir. Bunu telafi için ya yeni güç gösterisine yönelir -ki bugünkü şartlarda çok güçtür- ya da yeni ve dengeli küresel mimari adına farklı ortaklıklara yönelir...
Demem o ki...
Emperyalizme kanan, kandırıldığını anladığında iş işten geçmiş olur. Bu Afganistan'dan sonra Suriye'nin kuzeyinde yaşanacakların da özetidir.