Milletle, inancıyla, tercihleriyle, değerleriyle savaşanlar, sonunda kaybedenlerdendir. Taksim Camii'nin tarihe mal olan öyküsü, hak ile batılın mücadelesinin ibretlik örneğidir! Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Pera'yı camiyi buluştururken sadece bir rüyayı gerçekleştirmemiş, aynı zamanda 568 yıl önceki fetih ruhunu da güncellemiştir.
Dün, A Haber'de Taksim Cami'nin ibadete açılması vesilesi ile yapılan yayında birikimlerini aktaran tarih araştırmacısı Mehmet Dilbaz, hepimizin hislerini yansıttı. "Taksim'e cami, kimseye karşı bir proje değil" dedi. Caminin, Taksim ve çevresi için ihtiyaç olduğunu belirtti. 1952'deki kent planından ve cami için ayrılan alandan bahsetti. Taksim Camii'nin hemen yakınında Aya Triada Kilisesi bulunduğunu hatırlattı. Kiliseye gidenler ile cami cemaatinin bir sorunu olmadığını söyledi. İstanbul'u üstün kılan özelliklerin, farklı inanç ve kültürlerin barış içinde bir arada yaşamasından kaynaklandığını vurguladı. Taksim'e cami yapılmasını meseleye dönüştürmeye çalışanların ise içimizdekilerden bir grup olduğunu üzülerek izah etti.
Evet...
Çamlıca Camii, Ayasofya-i Kebir Camii ve Taksim Camii.
Bu muhteşem eserler, camilerin içinin de doldurulması gereğini her dakika hafızamıza kazıyorlar. Camilerin içini doldurmak kadar, caminin manasındaki birlik ve beraberliğin, temiz ahlakın caminin dışında da sürdürülmesi emrini iliklerimize kadar hissettiriyorlar.
O halde bize düşen...
Her Cuma, minberde tekrarlanan Nahl Suresi'nin 90. ayetini yaşama ve yaşatma iradesi olmalı:
"Şüphesiz Allah, adaleti (hâkim kılmayı ve uygulamayı), ihsanı (görevini tastamam yapmayı ve iyilik ehli olmayı), yakınlara (ihtiyaçlarını karşılayacak oranda) bakmayı emreder; hayâsızlıktan, kötülük ve fenalıklardan, azgınlıklardan sakındırır. Umulur ki düşünüp tutasınız diye size öğüt verir..."
***
DEVLET İÇİNDEKİ UYUMA DİKKAT!
Görünen o ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan; siyasete, devlete ve kadrolara dair geniş kapsamlı değerlendirme ve uygulamasını 2023 seçimlerinin ardından yapacak.
Son 4 haftadır, Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden sürdürülen yayınların, Türkiye'de oluşturduğu hava, bizleri yeniden yeniden düşünmeye zorluyor. Bilhassa, devlet dinamikleri bakımından. Zira, bir organize suç örgütü liderinin iddia, isnat ve iftiraları ile zehirlenen gündemin, devlet kurumları arasındaki güven ve işbirliğini zedelememesine özel özen gösterilmesi gerekiyor.
Unutmayalım...
Devleti, devlet yapan taşıyıcı sütunlar vardır. İçişleri, Adalet, Dışişleri, Milli Savunma, Hazine ve Maliye Bakanlıkları gibi.
Yıllar sonra emniyet ve istihbarat kuruluşları arasında tesis edilen ortak çalışma kültürünün korunması, bugünlerde her şeyin ötesinde önem kazanmıştır. Bilgi paylaşımının aksaması, müşterek operasyon kabiliyetinin zayıflaması, hatta kurumlar arası rekabetin başlaması gibi süreçlere asla fırsat verilmemelidir.
Hali hazırda, kritik devlet görevindeki isimlerle, siyasi karar alıcıların birbirlerine karşı pozisyondaymışçasına konuşlandırılması, ilgililerin gözünden kaçmıyor. Devlet, duygusallık kaldırmaz. Siyasetçi ile bürokrat arasında tercih gerekirse, ibre genellikle siyasetçiyi gösterir.