Modern siyasi düşüncenin kurucu isimlerinden Machiavelli (Türkçe okunuşuyla Makyavelli) "Prens" adlı kitabında, "Amaç, kendine giden yolları meşrulaştırır" iddiasındadır. Son beş asırda pek çok ülkede siyaset yapma biçimine hükmeden bu anlayışın, bugünlerde CHP'de yeniden vücut bulduğuna tanık oluyoruz. "Nedir o?" diye soracak olursanız... Tabii ki HDP ile örtülü/açık işbirliği ile başlayan ve şimdilerde kabine hayaliyle, bakanlık dağıtımına kadar varan siyasi bilinç altının dile gelmiş biçimidir. CHP'li Dursun Çiçek'in, bir tv programında HDP'ye bakanlık vadeden beyanlarının, daha kıdemli bir isim olan Gürsel Tekin tarafından da pekiştirilmiş olması, münferit bir yorumdan bahsedilemeyeceğinin delili durumundadır.
Ne imiş?
Dursun Çiçek'e göre sicili temiz, PKK ile bağlantısı olmayan HDP'li birine bakanlık verilebilirmiş.
Gürsel Tekin için de "TBMM'de başkan vekilliği yapan bir insan neden bakan olmasınmış?" Bu mantık örgüsünde hem sakatlık söz konusu hem de gömleğin ilk düğmesinin yanlış iliklenmesi.
1- PKK'ya terör örgütü diyemeyen HDP'nin, siyasi ve adli sicilini CHP temizleyemez.
2- Kürt kökenli seçmenlerin oyunun asli ve tek sahibini HDP gibi sunmak gerçeğe aykırı olduğu gibi ileride önü alınamayacak taleplere meşruiyet kazandırır ki bu da tehlikelidir.
3- HDP'de, Kandil'den onay almamış bir milletvekili bile bulmak imkansızdır.
4- "Dostlarla iktidar (!)" arayışındaki CHP'nin ortada fol, yumurta yokken, siyasi ulufe dağıtmaya başlaması, milletin ferasetinde hak ettiği karşılığı bulur.
Özetle...
HDP ile politika yapmak, Kandil'le pazarlığa oturmakla eş değerdir. Kandil'e bakanlık vermeye kalkanın, siyasi kandili sönüverir!
***
VİDEO MESAJLAR VE SONRASI...
Milyonlarca insanın, bir dijital platformda yayınlanan dizi misali takip ettiği "video mesaj kurgusu", öyle günlük yorum veya hesaplaşma senaryolarıyla geçiştirilecek nitelikte değildir. Bu filmin izleyicisi olanlar da bir an gelirler kendilerini o setin içinde buluverirler!
İster vehmedilen güç saikiyle ister ekonomik menfaatlerle isterse ilişki ağında racona ters düşen olaylarla izah edilsin...
Nereden bakılırsa bakılsın malum yayınların, "Türkiye yönetilemiyor!" algısına hizmet etmesi kuvvetle muhtemeldir. Ülkeye ve yönetimine duyulan güvenin sarsılması sonucu doğuracak her gelişme, siyaset yoluyla devleti yönetmeye talip olan her aktörü bağlar. Bunun, iktidar veya muhalefet ayrımı da yoktur esasen.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, dün itibariyle doğru olanı yapmış ve Cumhuriyet Başsavcılığı'na iki yönlü başvuruda bulunmuştur.
1- İddiaların araştırılması.
2- İftira-hakaret yönüyle suç duyurusu.
Aslına bakılırsa Bakan'ın girişiminden önce, CMK 160. madde kapsamında savcılar doğrudan harekete geçmeliydi de.
Neticede...
Süreçlere yaklaşırken kişilere göre değil, hukuk ne diyor ona göre bakmak zorundayız.
NOT: 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun. Bağımsızlık ruhunu iliklerine kadar hisseden gençlere de selam olsun. Ne varsa gençlik enerjisinde var...